ambivalans | final

229 17 52
                                    

"Ve ben zihnimdeki yüzlerce cümleyi bir 'hoşçakala' sığdırdım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Ve ben zihnimdeki yüzlerce cümleyi bir 'hoşçakala' sığdırdım."

Nedir ki aşk? Çocukluğumuzun saf duygusu, gençliğimizin heyecanı ya da yetişkinliğin gerçeklerinden biri midir? Bizi yıkan mıdır, ayakta tutan mıdır?

Eğer sağlıklı bir çocukluk geçirdiyseniz, eğer aileniz tarafından yeterince sevildiyseniz şanslısınız. Bazı şeylerin farkında olarak büyürsünüz ama durum tersiyse tehlike çanları sizin için en baştan çalmaya başlamış demektir. Yaşadığınız terk edilmişlik, sevgisizlik, değersizlik ve daha onlarca şey içinizde bir boşluk yaratır. 

Hoşgörüyü sevgi, şefkati aşk zannedersiniz. İstediğiniz şey aşk değildir ki aslında görmediğiniz şefkattir... Küçücük şeylerle doldurmaya çalışırsınız içinizdeki boşluğu, yaralarınızı kapatmaya çalışırsınız. Ve siz fark etmeden o küçücük şeylere o kadar bağlanırsınız ki bir gün her şey son bulduğunda hayatında son bulduğunu düşünürsünüz.

Rayne ve Levi'a dönecek olursak, onların ki de bu türden bir ilişkiydi.

Levi insanların gitmesine alıştırılmıştı, önce babası gitmişti ardından hayatının her döneminde birilerinin gidişini izlemişti, Rayne'in de gideceğine emindi bu yüzden. Sevmeyi bilmeyen o çocuk büyüyüp birini sevmeye çalışmıştı ama eline yüzüne bulaştırması çokta uzun sürmemişti.

Rayne ise kalabalığın içindeki yalnız çocuktu. Ona verilen sevginin sahteliğini küçük yaşta görmüştü, her şeyin bir gecede yok olabildiğine şahit olmuştu. Gençliğinde yaşadığı yalan aşklardan sonra bir adamın yağmurlu bir gecede uzattığı eli aşk sanacak kadar saftı. 

17 yaşında evinden kaçıp geceye karıştığı o gün başlamıştı hayatı, 23'ünde soğuk bir kış sabahı yapayalnız bırakıldığında da son bulmuştu.

Onların birbirine olan sevgisi gerçekti, evet. Ama duygularının altında yatan şey hissettikleri boşluğu doldurma çabasından başka bir şey değildi. Şimdi ise iki yabancıydılar, birbirlerinin anılarına sahip olan yabancılar, birbirlerinden başka kimsenin bilmediklerini bilen yabancılar. 

Mesela Rayne domatesten nefret ederdi, dokunamazdı bile. Gece yolculuklarını sevmezdi, sabah çok erken çıkılanları da. Mide bulantıları yüzünden çoğu gece uyuyamazdı. Yalnız olmaktan nefret ederdi, fazla kalabalığın arasında olmayı da. Ailesinden çok arkadaşlarına güvenir, onlara sığınırdı. Ama kimseye kolay kolay güvenemezdi, aklında hep en kötü senaryo oynardı.

Belki yüzlerce satır yazılabilirdi buraya. Neredeyse hiç birini bilen yoktu, Levi dışında. Çünkü Rayne onun dışındaki kimseye tam anlamıyla güvenip kabuğundan tamamen çıkmamıştı.

Ve en büyük yarasını en güvendiği yerden almıştı.

Hafif esen yel saçlarını uçuştururken oturduğu yerden eşyalarının bir bir arabasına yüklenmesini izliyordu genç kadın. İçinde hissettiği burukluğu yüzüne yansıtmamaya çalışıyordu.

23 | levi ackermanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin