3.Bölüm

253 24 11
                                    

" The king eternal monarch maze "
İsterseniz YouTube'dan
Yukarıdaki Müziği açarak okuyabilirsiniz
Keyifli okumalar dilerim ;')

30 Haziran 2021

Genç adam önünde bulunduğu mezar taşına bakıyordu. Babası polisti ve yirmi bir yıl önce gizli bir görevdeyken şehit olmuştu. Babasından geriye ise sadece eski fotoğraflar ve yarım yamalak hatırladığı anılar kalmıştı..

Şimdi yirmi sekiz yaşında adamdı ama babasızlığın verdiği sızı hiç geçmiyor aksine her geçen gün daha da artıyor gibiydi. Mezarın üzerindeki çiçekleri su tasıyla suladıktan sonra tası kenara bırakıp derin bir nefes alarak konuşmaya başladı.

“Yine veda etmeye geldim sana..
Ama bu sefer ki diğerlerinden daha farklı olacak. Ben Üsteğmen oldum baba ve Kars’a tayinim çıktı.”

Hani erkekler ağlamaz derlerdi ya, kesinlikle yalandı. Ağlarlardı hemde öyle bir ağlarlardı ki, gökyüzü bile bir süre sonra dayanamaz onlara eşlik ederdi..

“Muhtemelen, menekşe gözlünün bu durum hakkındaki yorumunu merak ediyorsundur.. Ağladı baba, bayrağımızın dalgalandığı her yer vatan toprağıdır dedi ve sarılıp hüngür hüngür ağladı." Demiş ve hemen ardından acı bir şekilde gülümsemişti.

"Hem sen iyi bilirsin, anneme ayağımıza diken battı desek yine oturur ağlar.. Şimdi sen Levent'i de sorarsın. O da iyi baba, fakat eşekherif sınavı geçemedi. Anlayacağın hâlâ teğmen olarak göreve devam ediyor" diye acı bir şekilde tebessüm edip, bu defa hüzünle baktı mezar taşına.

"Ankara’dan gidiyorum ama gözüm arkada kalmıyor baba, senin menekşe gözlün yalnız kalmayacak buralarda.” Diyerek yutkundu ve bu defa sesi titreyerek;
"seni çok özledim baba.." dedi bir çocuk gibi..

Gözlerinden yaşlar birer birer akarken, genç adam oturduğu yerden hızla kalktı. Önce babasının mezar taşındaki bayrağını öpmüş hemen ardından ise bayrağın hemen yanındaki resmine son kez uzun uzun bakmıştı. Bu defa sessiz bir şekilde veda ederek hızla arkasını döndüğünde, gözünden akan bir iki damla yaş toprağa karışmış ve hemen ardından gökyüzü de sanki onunla birlikte ağlamaya başlamıştı.

Yaz yağmuruydu bu, çabucak yağar ve yine çabucak dururdu. Genç adam da adımlarını hızlandırdığı sırada, bir hıçkırık sesi duyunca ayakları ondan bağımsız bir şekilde durdu.

“Seni çok özlüyorum baba.. Mevsim yaz ama ben üşüyorum ! Yağmur yağıyor ama beni üşüten yağmur değil ! Beni üşüten senin yokluğun..”

İşittiği bu sözlerle genç adamın yüreğindeki yarası, sanki yerini hatırlatmak istercesine sızladı. Bu kızda tıpkı kendisi gibi üşüyordu. Acısını anlıyor ve anlamaktan ziyade iliklerine kadar hissediyordu. Burun kemerini sıkıp hemen ardından gözündeki yaşları da silerek bu defa adımlarını arabasına doğru ilerletti.

Elindeki anahtara basıp otomatik bir şekilde kapıları açarken, yönünü direk bagaja doğru çevirdi. İlk işi bagajda yedek kıyafetlerinin bulunduğu spor çantasını karıştırmak oldu. Kısa bir süre sonra da içinden siyah kapşonlusunu bulup eline alırken, bu defa bagajı hızla kapatmış ve  adımlarını tekrar mezarlığa doğru çevirmişti.

Kızın yanına doğru giderken kız hâlâ aynı yerde ve yine aynı şekilde duruyordu. Genç adam kıza doğru yaklaşırken, mezar taşındaki tarihler dikkatini çekince kısa bir an duraksadı.

D,30.06.1970 / Ö,25.05.2000
Asaf DEMİRCİOĞLU

D,19.05.1993 / Ö,25.05.2000
Ladin DEMİRCİOĞLU

KAOS 'Lidan'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin