Cesaretine cesaret katmak isteyenler için müthiş bir yerdi katillerin arası. Lakin ne kadar etik olduğunu tartışmaya gerek dahi yoktu. Zifiri karanlıkta dahi etikliğin yan etkileri hunharca yüze vurulan kabahatten farksızdı. Ne önümüz arkamız belliydi, ne de sonumuzun ne olacağı hakkında en ufak bir fikir sahibi olan vardı. Kimisine göre huzura kavuşulacak yer, kimisine ise cehennemin küçük imtihanı. Öyle ki yüzüme ateşin sıcaklığı vuruyor, ayaklarım sıcaktan kavruluyordu. Ateş dolu kuyuya ha düştüm, ha düşecektim. Elimden tutacak olanı beklemek yok, bilakis kuyunun içini inceliyorum ve atlamamak için kendimi zor tutuyorum. Tıpkı çıplak ayaklarımı aracın yumuşak yüzeyinden sert asfalta bıraktığım gibi bırakacaktım kendimi.
"Bizi neden buraya getirdin?" diye sordu Gölge, gözleri direksiyonda olan Koray'ın yüzündeydi. Ayakkabıları ayaklarıma giymemiş ve elime almıştım. Yerdeki ufak taşlar vicdanıma batan pürüzleri andırıyordu. Başımı araçtan çekerek etrafa bakındım. Bulunduğumuz yer lüks evlerin bulunduğu yerdi. İstanbul hakkında çok az bilgi sahibi olduğumdan buranın neresi olduğunu çözebilmem zaman alırdı, kaldı ki bunun da şu an ne bana ne de bir başkasına gereği vardı.
"İkiniz burada kalacaksınız." Cümlesiyle birlikte başımı ani bir hareketle araçtan yana çeviridim. Sokak lambasının yettiği kadar görüyordum Koray'ın gözlerini ve ciddi olduğunu anlamamak pek mümkün değildi.
Gölge elini arabanın kapısından çekerek Koray'ın olduğu tarafın kapısına sertçe vurdu elini. "Ne demek burada kalacaksınız Koray?(!)"
Koray başını ters bir biçimde sallarken araca biraz daha yaklaştım. Asi kızın öfkesinin ateşini aramızda ki birkaç metreye karşın hissedebiliyor, dahası bunu üzerimde hissetmem bana da öfkenin nakil olduğunu ispatlıyordu.
"Plana göre siz karı kocasınız." diye bir yanıt alacağımı aklımın ucundan dahi geçirmemiştim, benimle eş değer olan biri daha vardı. Sinirlerine her an yenik düşüp kahkahalarla ağlayacağını umduğum asi kız. "Sabaha kadar birbirinizi yersiniz umarım. " diye eklemesinin ardından yolun oratsına pirinç bir anahtar attı ve tekrar yüzümüze bakmadan gaza basarak uzaklaştı. Aracın arkasından öylece bakakalan Gölge şaşkınlığı üzerinden atamıyor olsa gerekti. Lakin yinede benden yana dönüp öfke kusan suratını göstermeden edemedi ve ayaklarının biraz ötesinde bulunan anahtara eğilip parmaklarıyla kavradı.
"Hadi ama, bu plana uymak zorunda değiliz." dedim hadsizce. Pek tabii ki onlara göreydi bunun hadsizliği. İçinde kaynar kazanların olduğunu var saydığım gözler yüzümü çizmek ister gibi bakışlar attı gözlerime.
"Bende burada seninle kalıp evcilik oyunu oynamaya meraklı değilim. Bizimle iken bir emir veriliyorsa yapmak durumundasın." Anahtarla beraber binaya doğru yürümeye koyuldu. Arkasındaydım ve göz devirişlerim inanılmaz derece de artmıştı. Komikti aslında, en azından burada bulunduğum sürece içerinde az buz gülümseyebileceğim bir durumdu. "Eğer bana bir milim bile yaklaşırsan seni öldürürüm. " dedi bir hışımla arkasına dönen asi kız. Başımla hızlıca onaylayarak evet çok komik diye mırıldandım kendi içimde. Sabrımın sınanması için yapıldığına inanmak benim ellerimdeydi ve inanmama ramak kalmıştı. Ruhsuzlar bölgesinin ruh hastalarıyla birlikteydim adeta.
Ev küçük bir kulubeyi andıryordu aslında. Küçük bir bahçesi, özenenlere has minik pencereleri ve salon diye tahmin ettiğim bölgede kocaman uzun uzadıya bir pencere vardı. İçeriye girdiğimizde duvardaki düğmeye basarak ışıkları açtım, oldukça eşya vardı ve hepsi yeniydi. Lakin evin içi bunaltıcı bir havayla doldurulup kapağı kapatılmış kavanozdan farksızdı. Ardımdan kapıyı kapattıktan sonra pencereye doğru yöneldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİL REHİNE
Aksi"Karanlık bir hayat ve kan kokan bir aşk..." Eklenme Tarihi: 06.03.2015