For

42 6 31
                                    

-Başka bir çey yok mu ya açım ben!

    Masada sadece zeytin ekmek olduğu için gayet haklı olan bu isyana karşılık Gamze ters ters baktı Zehra'ya.

-Açsan zıkkımlan, o üç yüz lirayı salak bir çekilişe yatırmasak şu an yiyecek adam gibi bir şeyimiz olurdu.

   Sözlerin hedefi doğrudan Dicle olsa da o hiç takmadan mutlu mutlu yemeğini yemeye devam etti.

-Bak bi' de sırıtıyor... Yatırdın da boyun uzadı mı bir karış bari? Çıkmayacak hepimiz biliyoruz-

   Dicle'nin telefonuna gelen bildirim sesiyle sustu Gamze ama hala ters ters bakıyordu. Her ne kadar paranın neredeyse yarısını sonradan kendi verse de sinirliydi.

-Lan...

-N'oldu?

-Lan...

-Ne lan?

-LAAAAAĞĞĞĞĞĞNNNNNN!!

    Dicle aniden ayağa fırlayıp dans etmeye başlayınca hepsi garip garip baktı.

-OĞLUM ÇEKİLİŞİ KAZANMIŞIZ LAN! KAZANMIŞIZ! TATİLE GİDİYORUZ!

   Nisa saniyesinde ayağa fırlamıştı.

-SALLAMA!

-GERÇEKTEN!

-YEMİN ET!

-ALLAH BELAMI VERSİN Kİ!

-DE İKİ GÖZÜM ÖNÜME AKSIN!

-BİR DAHA MACRON'U GÖRMEK NASİP OLMASIN Kİ!

   İşte bu, cidden ciddi bir yemindi...

...

-Kenya ne lan... Kenya ne!? Ne biçim çekiliş bu?

-Ya Gamze kaç defa anlattım, uluslararası bir şirket bu, ortaklarından biri de Türk. Orda da yeni bir şube açmışlar ve bunu kutlamak için Türkiye'de bir çekiliş yapmışlar.

    Gamze başıyla onayladı ve başını geriye yasladı, uçağın kalkmasına az kalmıştı. Uçak biletleri, yeme içme, otel ve otelin düzenlediği her etkinliği kapsayan bir haftalık bir tatildi. Hiçbiri çıkmasını beklemiyordu açıkçası ve çıkınca Dicle günlerce hava atmıştı; ta ki Zeliha ona parayı kendilerinin topladığını hatırlatana kadar.

   Uçağın kalkacağı anons edilince Gamze derin bir nefes alıp kulaklığını taktı ve arkaya yaslanıp yedi saatlik yolculuk boyunca kesilmeyeceğini umduğu uykusuna hazırlandı; ama arkadaki üçlünün hiç uykusu yoktu.

   Birkaç saat sonra ikram dağıtımı yapılana kadar stick man oynamış olan Zehra Zeliha Nisa üçlüsünün dikkati aniden ikram arabasına dönmüştü; sanki bakmıyormuş gibi yapan tüm yolcuların aksine onlar açık açık bakıyor ve ne alacaklarını düşünüyorlardı. Zeliha'nın sorusuyla ona döndüler:

-Erkek hosteslere ne deniyordu?

-Host. Dur dur aklıma bi' şey geldi bekle.

   Host arabasıyla sonunda yanlarına gelince Nisa'nın yüzünde yapacağı espri dolayısıyla kocaman bir sırıtış vardı. Açık kahverengi saçları, beyaz teni, temiz yüzü ile tam olarak Dicle'nin pinterest erkeği tarzındaki genç adam kendisine garip garip bakan kızdan biraz korksa da gülümseyerek sordu:

-Ne istemiştiniz?

-Host ulan.

    Zehra ve Zeliha şakası üzerine yüksek perdeden kahkahalar atarken çocuk hafifçe suratını buruşturmuştu ama gülümsemesine hala yüzündeydi.

-Çok şakacısınız efendim. Ne isterdiniz?

-Nisa yine host desene!

-Host.

    Zehra yine gülmeye başlayınca çocuk sinirlense de belli etmemeye çalışıyordu; tüm bunlar babasının verdiği salak cezalar yüzündeydi,  normal hayatta olsa diyeceklerini yutuyor ve host gibi davranmaya devam ediyordu o yüzden.

-Eğer istediğiniz bir şey yoksa-

-Dur dur dur!

   Çocuğun cümlesi onları kendine getirmişi; bedava yiyecek ve onlar almayacaktı öyle mi? İmkansız olay.

-Pekala, ne vereyim?

-Host ulan.

   Üçü yine kahkaha atmaya başlayınca sabahtan beridir sabırla bekleyen Dicle sinirle arkasını döndü:

-Sabahtan beridir can çekişen iguana taklidi yapıyorsunuz susuyorum ama yeter. Ne hostmuş ulan-

   Dicle'nin gözleri tam olarak hayallerindeki çocuğa takılınca ağzından tek bir şey çıktı:

-Host ulan...

   Çocuk bu sefer iyice sinirlendi ve kötü bakışlar atarak sonraki sıraya, yani Dicle'nin yanına geçti ve gülümseme gereği bile duymadan dik dik baktı:

-İstediğiniz bir şey var mı?

   Dicle hala hipnotize olmuş gibi bakarken Gamze aniden gözlerini açtı ve sadece karşıya bakarak konuştu:

-Beynimin her kıvrımını itinayla siktiğiniz için çok teşekkürler. Kulaklığın teki bozuk zaten sabahtan beridir rüyamdaki çiftleşen stick man'ler görüyorum tek kelime daha ederseniz sizi o hostla birlikte pencereden atarım.

    Gamze gayet ciddi bir sesle bunu ne arkadaşlarına  ne de hosta bakmayarak söylerken ve ardından yine gözlerini kapatırken o kadar korkunçtu ki çocuk o sırayı da hızla geçmişti. Allah'ın hilkat garibelerinin ne işi var bu uçakta diye düşünürken bir sonraki sırada kendisine yine sırıtarak bakan bir adet Seher ve bir adet Ayşe ile karşılaşmıştı; bir de uçak kalktığından beridir Kenya'ya, hayvanların taa içine gideceğini hazmetmeye çalışan ve put gibi oturan Şerna vardı tabii.

-Lütfen... Siz de onların arkadaşı mısınız?

   Seher ve Ayşe sırıtarak aynı anda başlarını sallayıp ve arada arkada hala çocuğa bakan Dicle'ye kaş göz yapınca çocuk derin of çekip nazik olmaya çalışarak sordu:

-İstediğiniz bir şey?

   Seher ve Ayşe istemediklerini belirtirken Şerna tepki vermemişti. Çocuk bezgin bir şekilde başını sallayıp onları geçince sonunda çözülen Dicle sonunda az önceki hayatının aşkını ve arkadaşlarının yaşattığı rezaleti kavramış ve başını elindeki evden getirdiği küçük yastığa gömüp boğuk çıkan sesiyle inlemişti. En son sahnede Macron'un üstüne atlayıp ilan-ı aşk yaptıktan sonra her yerde kendi 'vatan haini' posterini görünce utanmıştı bu kadar.

Memolinin AskerleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin