-Host ulan?
Çocuk ilkin anlamasa da dikkatli bakınca kızlar ona tanıdık gelmişti; uçaktaki yabaniler. Çocuk fark ettiği ayrıntı ile suratını buruşturmuştu, Nisa'ya ise çocuk daha yeni tanıdık gelmeye başlamıştı.
-Laaaaan! Host değil mi lan bu?
Zehra gözlerini kısıp çocuğa baktı ve onayladı:
-Harbi lan, o. Naber lan host?
Çocuk suya tekrar bir balık rahatlığıyla dalıp çıktı, ardından derin bir nefes alıp konuştu:
-Bir, benim adım host değil Deniz.
Zehra duraksamadan seslendi:
-Host ulan.
-İki mesleğim hostluk değil.
-Host ulan.
-Üçüncüsü...
-Host ulan.
-O çalıştığım uçak firmasının sahibinin oğluyum.
-Host- lan bi' dakika ne?
Çocuk sonunda istediği etkiyi yaratınca sırıttı ve tekrar suya dalıp çıktı. Yüzünde aynı sırıtışla diplerine kadar yüzdü ve ıslak saçlarını yüzünden çekti, Dicle'nin kalbi iyi durumda değildi. Öte yandan Zehra ve Nisa kısa bir kritiğin ardında çocuğun yalan söylediğine karar vermişlerdi.
-Yalandır lo.
-Yalandır tabii sallıyor. Uçağın sahibi olsan niye hostluk yapasın ki?
-Babamın klasik huyları işte, zorla pilotaj okuttuğu yetmezmiş gibi bir de uçakta çalıştırıyor.
Çocuğun her yanından kibir aksa da belirgin bir şekilde sempatik olduğu göz ardı edilemezdi. Dicle'nin kalbi hala iyi değildi. Zehra çocuğa inanmayan gözlerle baktı:
-He aynen, tamam. Tamam en uçak sen. Tamam inandık valla inandık. Yeminle bak...
Deniz bir çocuk gibi dudaklarını büzüp kaşlarını çattı:
- Birkaç gün sonra uçakla Türkiye'ye dönüyorum, hem de host olarak değil business classta yolcu olarak. İnanıp inanmamanız da zerre umurumda değil.
Deniz bunu söyleyip suyun altına girmişti; birkaç saniye sonra ise aniden sudan bir yunus balığı gibi fırlayıp tekrar suya dalmıştı ve bu sırada tüm grubu ıslatmıştı. Özellikle de havuza en yakın yerde oturan Dicle'yi. Çağatay ayağa kalkıp öfkeyle Deniz'e doğru ilerlemişti:
-Lan gerizekalı ergen host! Derdin ne oğlum senin! Şovun kime lan, artistiğin kime!
O ana kadar suyun altında olan Deniz başını çıkartıp sırıtmıştı:
-Duyamadım, tekrar eder misin?
Çağatay öfkeyle bağırmaya devam ederken arkasında Zehra'nın aklında çılgın tilkiler halay tepiyordu:
-Bakın bakın şimdi...
Zehra sinsice arkadan yaklaşmış ve aniden Dicle'yi havuza itmişti. Yüzme bilmeyen Dicle'yi havuza iterken amacı ne miydi? Tabii ki Deniz'in Dicle'yi kurtarması ve ardından romantik bir aşk hikayesi... Çağatay aniden suya düşen Dicle'yi görünce arkasından atlamak istese de Seher onu durdurmuştu, grubun genelinin zeka seviyesi aynı olduğu için (3IQ) hepsinin aklından aynı şeyler geçiyordu genelde.
Dicle suya düşer düşmez bağırmaya ve çırpınmaya başlamıştı. En başta çırpınmasını gülerek izlese de bir süre sonra Dicle çırpınmayı biraz kesince harbiden yüzme bilmediğini fark eden Deniz ona doğru atlasa da iri yarı, kıllı ve kolundaki kollukta lifeguard yazan bir adam ondan önce davranmıştı. O hacimle havuza atlayınca zaten suyun yarısı taşsa ve boğulma tehlikesi diye bir şey kalmasa da o sırada yarı baygın Dicle'yi kucaklayıp havuzdan çıkarmıştı. Kalan yedi salak ne mi yapıyordu? Film izler gibi izliyor ve arada kahkahalarla gülüyordu.
-Suni teneffüs lazım. Açılın.
Kocaman adam Dicle'ye doğru eğilince sonunda namusun elden gittiğini fark eden grup bağıra çağıra cankurtaranın yanına koşup onu durdurmaya çalışmışlardı.
-Abi bu göt ölür mü sence boş ver!
-Yok olmaz, suni teneffüs lazım.
-Ya abi arada suya atıyoruz biz bunu, deri solunumu yapıyor da kendisi böyle ıslanmak iyi geliyor.
-Yok, suni teneffüs lazım.
Bunu dedikten hemen sonra kimse itiraz edemeden eğilmişti Dicle'nin üstüne. Tam o anda gözlerini aniden açan Dicle karşısındaki dağ ayısını görünce çığlığı basmıştı.
-Çekin şunu üzerimden!
Çağatay koşarak adamı Dicle'yi üstünden kaldırırken adam hayal kırıklığı ile cankurtaran kulübesine dönmüştü. Dicle anın şokuyla nefes nefese etrafa bakıp mırıldandı:
-Ne yaşadım lan ben az önce?
Zehra gergin bir şekilde sırıtarak cevap verdi:
-Ayağın kaydı suya düştün.
- Çardakta oturuyordum nasıl ayağım kaymış ve düşmüş olabilirim? Biri itti beni.
-Yok canım hayal görüyorsun.
Zehra soğukkanlı olmaya çalışsa da her duruma karşı geri geri yürümeye başlamıştı, her an arkadaşlarında biri tam olarak ne olduğunu anlatabilirdi çünkü. Dicle hafiften terlemeye başlayan Zehra'ya şüpheli gözlerle baktı.
-Emin misin Zehra?
-Tabii canım, kim seni niye itsin?
-Hayır kesinlikle arkadaşın arkadan seni itmedi, kendin düştün.
Deniz gülerek olaya dahil olunca Çağatay tekrar öfkelenip ona ters ters bakmıştı. Dicle ise çoktan Zehra'yı kovalamaya başlamıştı bile.
Sonunda Dicle Zehra'yı havuza itmeyi başarınca ve Zehra küfrede küfrede havuzdan çıkınca aniden yarın Türkiye'ye dönecekleri akıllarına gelmişti ve hazırlanmak için yukarı çıkmışlardı. Her ne kadar Türkiye'deki her genç gibi onlar da yurt dışı hayalleri kurmuş olsalar da şu an tek istedikleri Türkçe konuşan insanlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Memolinin Askerleri
Humor-SONSUZA KADAR ARKADAŞ MIYIZ? -EVET! Yani şey, ayrı eve çıkabilecek kadar çok param olana kadar. -Yani sonsuza kadar. -EVEEEET! ... Sekiz insanımtrak gorilin ibretlik hikayesi... Subhanallah ilk defa görenler like 🧕🏻💋