Geç kalmıştı. Dersler çoktan başlamışken, okulun koridorları bomboştu. İlk ders başlayalı çok olmuştu, derse girmenin mantığı yoktu.
Arkadaşlarının olduğu gruba kısa bir mesaj atmış ardından telefonu pantolonunun cebine sokmuş ve iki elini de sweatinin cebine yerleştirip koridorda sessizce yürümeye başlamıştı.
Sweatinin kapüşonu gözlerine kadar kapalıyken, sadece yere bakarak arkadaşlarıyla her zaman oturdukları, okulun içindeki koltuklara yürüyordu. Küçük, fakat iki kişinin rahat sığacağı koltuğa yan bir şekilde oturmuş ve kafasını koltuğun sırt kısmına yaslayıp gözlerini yummuştu.
Dün gece hiç uyumamıştı, ondan önceki iki gece de bir veya iki saat anca uyumuştur. Bedeni, yorgunluktan iflas etmek üzereydi. Doğru düzgün yemek de yemiyordu, güçten düşmüştü.
Derin bir nefes almıştı. Daha ne kadar böyle gider bilmiyordu, onlar ne zaman giderdi bilmiyordu.
"Felix?" Duyduğu tanıdık ama bir o kadar da yabancı ses ile kaşlarını çatarak gözlerini aralamıştı.
"Hyunjin'i soracaktım ben ama, sen iyi misin?" Jeongin, sarışını görmesiyle Hyunjin'i sormak için gelmişti yanına fakat onun bu bitkin hali, fazla kötü görünüyordu. Ne kadar Felix'ten pek fazla haz etmese de, onun duygu durumunun, kendi hayatındaki önemli iki insanın duygu durumunu etkilediğini biliyordu.
"İyiyim, uykum var sadece. Hyun'u görmedim, geç kalıp buraya geçtim direkt. Gelmiştir ama, mesajım iletildi çünkü." Hyunjin uyurken internetini kapatırdı, bunu biliyordu.
Jeongin, yüzünde hiçbir duygu barındırmayan ifade ile kafasını sallamıştı.
"Teşekkürler." Jeongin tam yürümeye devam edeceklen Felix, ona seslenmişti.
"Jeongin," Durmuş ve bakışlarını ona çevirmişti Jeongin. "Hyunjin'i üzme olur mu?" Jeongin düz bakışları Felix'in yüzünde gezinmişti bir süre.
"Emin ol Yongbok, ben kimseyi senin gibi üzmem." Jeongin yürümeye devam ederken, Felix yutkunmuştu.
Felix korece ismini kullanmazdı, arkadaşları çok nadir kullanırdı, ama kimse bilmezdi onlardan başka. Jeongin nereden biliyordu?
Daha önemlisi, altta alttan laf ettiği şey neydi tam olarak?
Ne olursa olsun, Jeongin belki bilerek, belki bilmeyerek çok doğru bir noktaya ayak basmıştı.
Felix, kimseyi mutlu edemezdi.
—
"Lixie pixie!" Yüksek sesle bağıran Hyunjin'in sesini duymasıyla birkite Felix, daldığı uykusundan biranda uyanmış ve şaşkın şaşkın etrafına bakınmaya başlamıştı.
Hyunjin kalçasını koltuğun sırt kısmına yaslamış ve bir elini de oraya koyup destek alarak Felix'e doğru eğilmişti.
"Şşşt, bana bak bi'" Kendisine bakmayan bedene ilk önce seslenmiş, daha sonra bakmamaya devam etmesiyle birlikte elini Felix'in çenesine yerleştirip kafasını kaldırıp kenisine bakmasını sağlamıştı.
Felix'in cuma gününden beri kaybettiği birkaç kilo fazlasıyla göze çarparken, solmuş teni ve morarmış göz altları bir şeyler olduğunun habercisiydi.
"Bir şey olmuş, ne oldu?" Tam o sırada yanlarına yaklaşan Jisung'un kaşları, Hyunjin'in endişeli yüzünü görmesiyle çatılmıştı.
"Ne oluyor, kötü bir şey mi oldu?" Felix'in burnu sızlarken dudaklarını birbirine bastırmış ve susmuştu.
"Lix, ne oldu, söyle hadi, anlat n'olur." Hyunjin'in yalvarır sesiyle birlikte Jisung da koltuğun önünde diz çökmüş ve Felix'in bir elini tutmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
big dick boys, skz
Fanfictionchan: YA YA BU AMINA KODUGUMUNUN ITIRAF SAYFASINDA HER GUN KONUSULMAK ZORUNDA MIYIZ AMK YA KONU NASIL BIZIM YARRAGIMIZIN BOYU OLABILIR [hyunin, minsung, seungbin, chanlix] 130422