Changbin karşısındaki sehpaya ayaklarını uzatmış, Seungmin ise bacaklarını kendisine çekerek Changbin'in omzuna yaslanmıştı. Changbin kolunu ona sarmış, yavaş hareketlerle omzunu okşuyordu, Seungmin ise eline aldığı onun eliyle oynuyordu.
"Öyle işte, merak ediyorum ben de. Haber alamadık tüm gün." Changbin derin bir nefes almıştı.
"Minnie, güzelim benim, geldiğimizden beri farklı farklı konular açtın, neyden kaçıyorsun da anlatmıyorsun bu kadar?" Derin bir nefes almıştı.
"Bugün sabah bir davetiye buldum kapımda, dün bırakılmış ama görmemişim büyük ihtimalle." Seungmin'in susmasıyla yutkunmuştu Changbin, güzel bir şey gelmediği belliydi.
"Ne davetiyesiymiş bebeğim?" Seungmin'in bakışaları, iki elinin arasına alıp oynadığı elden çekilmezken alt dudağını kemirmişti.
"Babam, babam evleniyormuş." Changbin dudaklarını ıslatmış ve ne diyeceğini seçmeye çalışmıştı, bu konunun hassas bir konu olduğunu biliyordu.
"Gidecek misin?" Seungmin yavaşça Changbin'in omzundan kalkmış ve ona dönük bir şekilde oturmuştu. Bakışları hâlâ bırakmadığı ellerindeyken, yutkunmuştu.
"Bilmiyorum, gitmeli miyim sence?" Bakışlarını sevgilisinin gözlerine çıkartmıştı.
"Bunu bilecek olan sensin, onun tarafından değil, kendini düşün. Gidersen nasıl etkileneceksin?" Seungmin kısık bir gülüş bırakmıştı.
"Annemin ölümüne yol açabilecek kadar sevdiği kadınla mutlu mesut evlenişini görmem mi nasıl hissettirecek?" Sızlayan burnuyla dudaklarını birbirine bastırmıştı. "Sanırım ondan daha çok nefret etmemi sağlayacak." Changbin bacaklarını sehpadan indirmiş ve Seungmin'e dönük oturmuştu. Birleşik ellerini ayırıp onun yanaklarına yerleştirmişti.
"O zaman gitme bebeğim, boş ver. Seni bu kadar üzmüş bir adam için uğraşmana ne gerek var?" Seungmin, alt dudağı titreken kısık bir nefes vermişti.
"Pişman bile olmadı," Burnunu çekmişti. "Tek bir gece bile üzülmedi, umrunda olmadı. Tek umursadığı bana kimin bakacağı oldu, onun başına kalmış olmam düşüncesi oldu." Sesi Gitgide boğuklaşırken, gözyaşları yavaşça akıyordu.
Changbin yanağındaki elini çekmiş ve onun alnına düşen saçlarını geriye ittirmişti. Alnına bir öpücük kondurup, daha sonra sıkıca sarılmıştı.
"Güzel bebeğim, sen ona muhtaç değilsin ve bunu çok iyi biliyorsun. O, kendi kötü düşünceleriyle sana bu davetiyeyi göndermiş ve bu onun ayıbı. Sana yaşattığı diğer her şey gibi onun ayıbı ve hiçbiri için tek bir gözyaşı dökmene değmez. Sen benim hayatım boyunca gördüğüm en güçlü insansın ve bunca yıldır tek başına yaşayıp, o şerefsize karşı duruşunu hiç bozmadın. Seninle gurur duyuyorum." Onu kollarından tam ayırmadan hafifçe uzaklaşmış ve yüzyüze gelmelerini sağlamıştı.
"Evet, yaptıkları ister istemez seni üzüyor ve ağlamak istiyorsun, seni anlıyorum ve üzüntünü hissediyorum. Ne kadar o şerefsiz için ağlamandan hoşlanmasan bile, her zaman buradayım, biliyorsun." Seungmin kızarık gözleri tamamen kapanıncaya kadar gülümsemiş ve kafasını sallamıştı burnunu çekerek.
"Biliyorum Binnie, iyi ki varsın. Sadece yanımda olman bile yetiyor." Kafasını eğmiş ve Changbin'in omzuna yaslamıştı. Changbin saçlarını ve sırtını hafif hafif okşarken onun kesik nefeslerini boynunda hissediyordu.
"Düğüne gitmek istiyorum, benimle gelir misin?" Changbin'in kaşları çatılmıştı fakat kafasını sallamıştı hafifçe.
"Elbette bebeğim, tabii ki gelirim." Seungmin burnunun değdiği boyuna bir öpücük kondurmuş ve kafasını kaldırıp gözlerini silmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
big dick boys, skz
Fanficchan: YA YA BU AMINA KODUGUMUNUN ITIRAF SAYFASINDA HER GUN KONUSULMAK ZORUNDA MIYIZ AMK YA KONU NASIL BIZIM YARRAGIMIZIN BOYU OLABILIR [hyunin, minsung, seungbin, chanlix] 130422