arkadaş denen elemanlarla istişare

429 61 7
                                    

Jeongin kapıyı yavaşça açmış ve odanın içine bakmıştı. Açık renk ahşapla döşenmiş yerler, bej tonlarındaki duvarlar, her yere yayılmış boya ve dolu veya boş olan tuvallerle oldukça güzel görünüyordu oda. Gözleri odanın en ucunda elindeki fırçayla bir şeyler çizen bedeni görmesiyle yüzüne bir gülümseme oluşmuştu.

Üzerinde arka tarafları bile boya olmuş bol, kot bir tulum, tulumun içinde beyaz bir tişört vardı. Uzun pembe saçlarını gelişi güzel toplamıştı.

Bir süre sadece sessizce resim yapan bedeni izlemişti Jeongin. Hoşuna gitmişti onun bu hali. Kendi dünyasında, arada şarkı sözleri mırıldanırken, arada kendi kendisine hatalarına kızdığı bu hali, çok tatlıydı.

"Seni görmeme gerek yok, hissedebiliyorum geldiğini Jeonginnie." Hyunjin'in bir süre sonra kurduğu cümleyle dudaklarını ıslatmış ve gülümsemesi büyümüştü.

"Seni resim yaparken izlemedim daha önce, çok hoşuma gitti bu halin." Hyunjin elindeki fırçayı bırakmış ve gülen yüzüyle arkasına dönmüştü. Kendisine yaklaşmış beden ile birlikte gülümsemişti.

Onu tulumla böyle görmek, Jeongin'in de yüzünde kocaman bir gülümseme oluşmasını sağlamıştı.

"Hyunjin, çok tatlısın bu halin ne!" Jeongin'in konuşmasıyla kızran yanaklarıyla dudaklarını birbirine bastırmıştı Hyunjin.

"Okuldayken tulumla yapmak daha rahat oluyor." Jeongin uzanmış ve Hyunjin'in dudaklarına hızlı bir öpücük kondurmuştu.

Ardından bakışları arkadaki tuvale kaymıştı.

"Bebeğim, bu çok güzel..." Hyunjin dudaklarını büzüp omuz silkmişti.

"Daha çok eksiği var." Jeongin şaşkın bir şekilde dönmüştü Hyunjin'e.

"Eksiği olan hali buysa, tam hali Van Gogh herhalde." Hyunjin kıkırdamıştı.

"Mükemelliyetçiyim bu konuda biraz." Jeongin derin bir nefes almıştı. Yüzüne küçük bir tebessüm yerleştirmiş ve Hyunjin'e yaklaşıp ellerini beline yerleştirmişti.

"Sen zaten en mükemmelisisin Hyunjin, her şeyin en mükemmelisin." Hyunjin kıkırdarken, utangaç bir şekilde kafasını eğmişti. Jeongin bir elini belinden çekmiş ve işaret pamağını Hyunjin'in çenesinin altına koyarak kafasını kaldırmıştı. Dudaklarına ufak bir kelebek öpücüğü bırakmıştı.

"Güzelim benim," Hyunjin büyükçe gülümsemiş ve ufak bir mırıltı çıkartmıştı. "Bu sessizlikte seninle birlikte olmayı ne kadar sevsem de, arkadaş dediğimiz elemanlar bizi bekliyor şu an." Hyunjin kafasını geriye atarak bir kahkaha atmıştı.

"Peki, peki. Üstümü değiştireyim, çıkalım sonra."  Jeongin gülümsemiş ve kafasını sallayarak onaylamıştı. Hyunjin'in yanağına bir öpücük bırakmış ardından uzaklaşmıştı ondan.

Hyunjin arkasını dönüp giderken, Jeongin dayanamamış ve Hyunjin'in kalçasına vurmuştu.

"Ya, Yang!" Jeongin kıkırdamıştı.

"Hadi git git, üstünü değiştir gel." Hyunjin dilini çıkartmış ardından arkasını dönüp küçük bir odaya açılan kapıya ilerlemişti.

"Bilmiyorum, son ders çıkmış gitmiş okuldan. Aynı dersi alan birkaç arkadaşım var, değişik davrandığını söylediler. Dersin yarısında çıkıp gitmiş zaten." Jisung'un bıkkın konuşmasıyla Changbin ve Chan, akıllarından aynı şey geçermiş gibi birbirlerine bakmıştı. Chan yutkunarak tekrar Jisung'a çevirmişti bakışlarını.

"Ulaşabildin mi?" Jisung yanaklarını şişirmişti.

"Birkaç aramamda ulaşamadım, sonra Soobin'i aradım, evdeymiş Minho. Onunla konuşmak istediğimi söyleyince zaman istedi, 10 dakika sonra falan Minho aradı. Sesi çok yorgun geliyordu. Geleyim mi yanına falan dedim, hayır dedi. Çok garip davranıyor son zamanlarda." Jeongin'in bakışları masadaki kupasına odaklıyken, stresle ayağını oynatıyordu. O da Chan ve Changbin gibi düşünüyordu ama hiçbiri emin değildi.

big dick boys, skzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin