Sınıfa girdiği gibi kimseye bakmadan adımlarını sırasına ilerletmişti. Ceketini çıkartmış ve sandalyenin arkasına asıp oturmuştu ters bir şekilde. Arka sırasında oturan, şu an kafasını sıraya koyduğu kollarına yaslamış bir şekilde uyuyan Hyunjin'e dönmüştü yani. Bir elini onun saçına yerleştirip okşayacağı sırada, kulağına dolan tiz ses ile birlikte yüzünü buruşturmuş ve yanına ne ara geldiğini fark etmediği Chuyin'e dönmüştü.
"Selam Jeongin, nasılsın?" Yüksek ses ile konuşan kızla birlikte derin bir nefes almıştı
"Lütfen biraz daha sessiz olabilir misin? Uyuyor." Gözleriyle Hyunjin'i işaret etmesiyle Chuyin sıraya kafasını koymuş bedene iğrenir gibi bakmış, daha sonra tekrar Jeongin'e dönmüş ve omuz silkmişti.
"Orada olduğunu fark etmemişim bile. Hey, sen neden burada oturuyorsun ki, bizim yanımıza gelsene. Hem şu dedikodular için de daha iyi olur." Jeongin dilini yanağının içinde gezdirmiş ve sortını arkasındaki sıraya yaslamıştı.
"Ne dedikodusundan bahsediyorsun Chuyin?" Chuyin kahverengi uzun saçlarını omzunun arkasına itmiş ve kinayeli bir bakışla Hyunjin'i göstermişti.
"Şununla sevgili olduğunuza dair söylentilerden bahsediyorum işte. Ben tabii ki inanmıyorum buna Jeong, ama okuldaki diğerleri boş dedikodulara inanmayı çok severler. Senin öyle iğrenç bir insan olmadığını biliyorum. Gel hadi, benim arkamdaki sıra boş." Jeongin Chuyin'in kendinden emin tavrıyla birlikte alayla gülmüştü.
"İlk olarak, onun ismi Hyunjin, şu değil. İkinci olarak benim nasıl bir insan olduğumu bilecek kadar ve bana Jeong diye hitap edebileceğin kadar yakın değiliz. Ki zaten bu dedikodularda yazanları iğrenç bir şey olarak görüyorsan, asla da o kadar yakın olamayız. Bizim Hyunjin ile olan ilişkimiz ne seni, ne arkadaşlarını, ne de bir başkasını ilgilendiriyor. Ben yerimden gayet memnunum, lütfen daha fazla rahatsız etme ve sen yerine geç. Biliyorsun, Bayan Jung ayakta öğrenci görmeyi sevmez." Jeongin'in yer yer vurgulayarak kurduğu cümlesi ve imalı bakışları ile yerin dibine geçmişti Chuyin. Yüzü ne kadar bozulduğunu belli etse de, o bozuntuya vermediğini düşünerek saçlarını düzeltmiş ve omuz silkmişti.
"Keyfin bilir." Chuyin yanından uzaklaştığı gibi Hyunjin'e geri dönmüş ve elini yavaşça saçlarına yerleştirmişti.
Hyunjin yavaşça kafasını kaldırmış ve bir gözü hala kapalıyken gülümseyerek bakmıştı Jeongin'e.
"Hoşgeldin Jeonginnie~" Jeongin büyükçe gülümsemiş ve Hyunjin'in yüzüne gelen saçlarını ittirmişti.
"Chuyin ile uğraşmasam daha hoşbulabilirdim ama seni gördüm iyi geldi." Hyunjin büyükçe gülümsemiş ve çenesine koluna yaslayarak bakmıştı Jeongin'e.
"Duydum konuşmalarınızı. Ama Jeong, zor durumda kalma istiyorsan, bir yerde haklı. Böyle yakın görünerek dedikoduları güçlendiriyoruz." Jeongin umursamazca omuz silkmiş ve Hyunjin'n saçlarını okşamaya devam etmişti.
"Umrumda değil, ne derlerse desinler. Ama eğer senin ailenin kulağına böyle bir şeyin gitmesi sıkıntı olacaksa-" Hyunjin keskin ve net bir cevapla bölmüştü Jeongin'in konuşmasını.
"Olmaz, o yönden merak etme sen." Jeongin'in kaşları çatılmıştı.
"Yanlış bir şey mi söyledim?" Hyunjin gözleri kısılana kadar gülümsemiş ve kafasını hayır anlamında sallamıştı.
Ama Jeongin bu gülümsemenin zorunlu bir gülümseme olduğunu anlayacak kadar tanıyordu artık Hyunjin'i.
"Söylemedin, merak etme." Jeongin'in kaşları daha çok çatılmıştı. Saçlarındaki elini çekmiş ve işaret parmağını kıvırarak tersiyle Hyunjin'n yanağını okşamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
big dick boys, skz
Fanfictionchan: YA YA BU AMINA KODUGUMUNUN ITIRAF SAYFASINDA HER GUN KONUSULMAK ZORUNDA MIYIZ AMK YA KONU NASIL BIZIM YARRAGIMIZIN BOYU OLABILIR [hyunin, minsung, seungbin, chanlix] 130422