Hogwarts'ta İlk Gün

9 1 0
                                    

Zeus, Athena, Lucius, Narcissa, Nyx, Erebus, Tartarus, Pontus ve çocuklar da dahil on kişi birden istasyonda belirmişlerdi. Kimse fark etmemişti ama istasyondaki güç miktarı havayı iyice ağırlaştırmıştı. Müthiş bir güç vardı.

O sırada Weasley ailesiyle beraber Harry Potter göründü. Aptal çocuğun gözlüğü de düşmüştü. O sırada Ron ve Harry Tartarus'u gördü ve ikisi de çılgın gibi titremeye başladı. Tartarus gözlerini devirdi. Zeus anlamayarak sahneye baktı.

"Bu çocuklar senin sabır taşı oğlunu sinirlendirmişti. Benimki hep sinirlidir zaten ama senin oğlun annesi Athena'nın sabrını almış."

"Bunları ben de mi korkutsam?" Tartarus sırıttı. Zeus normal insanların görmemesi için bir perde çekti ve iki çocuğun önüne yıldırım düşürdü. Çocuklar bayıldı ve Zeus güldü. Zeus'un diğerlerine çektiği perde sebebiyle Weasley ailesi çocukların bindiğini gördü ve perondan ayrıldılar. Ne yapacaklarını bilemeyen Potter ve Weasley, Weasley ailesinin uçan arabasını çalıp okula gitmeye çalışacaklardı.

"Artık gidin çocuklar. Severus sizi okulda bekliyor. Kendinize dikkat edin." dedi Nyx.

"Yılanını aldın mı evlat?" diye sordu Pontus. Septimus tısladı ve yılan yavaşça sürünerek dışarı çıktı.

"Draco, Septimus." diye seslendi Athena. Çocuklar baktılar. "Trenden sıkıldığınızda nereye geleceğinizi biliyorsunuz. Kütüphanem her zaman size açık. Ben de orada olurum büyük ihtimal."

"Görüşürüz anne." dedi Draco. Melinoe gelememişti bu yüzden Luna sadece tanrılara el salladı, Bella ise kimseye el sallamadı ve trene bindi. Septimus Draco'yla, Bella Luna'yla oturdu. Septimus kitabını çıkarmadan önce bu sene neler yaşanacağını düşünmeye başladı.

"Ah, şu Gilderoy Lockhart aptalının kitaplarını aldınız mı? Cidden çok saçma. Nasıl öğretmen olmuş anlamıyorum."

"Evet, adam tam bir aptal. Bir de Potter'la fotoğraf çektirmiş. Ha! Potter işte. Ününü kullanmaktan çekinmiyor." dedi Draco.

"Potter ününü hak etmiyor. Dumbledore ona kendini değerli hissettiriyor ama annesi olmasaydı Potter şu an ölüydü ve kimse o ailenin varlığını bile hatırlayamayacaktı. Bir Muggle olsa da Lily Potter'a çok saygım var." diye karşılık verdi Septimus.

"Ah, Lily Potter'ı tanıyorum. Beni bazen ziyarete geliyor." dedi Luna.

"Vay be! Nasıl biri? Çok havalı olduğunu duydum." diye sordu Bella.

"Çok tatlı biri. Kendisi tanrıça Persephone'nin kızıymış. Yani Lily Potter bir Muggle değil, bir yarı-tanrıymış."

"Severus bunu duyarsa..." diye başladı Draco.

"...Kendini öldürmek için her şeyi yapar. Bunu ona söylememeliyiz Draco." dedi Septimus. "Hem onun hem de bizim güvenliğimiz için Severus Lily'nin yarı-tanrı olduğunu bilmemeli."

Bu küçük muhabbetten sonra herkes kendi işleriyle uğraşmaya başladı. Septimus ve Draco Athena'nın kütüphanesine gitti. Luna hayaletlerle sohbet ediyordu, Bella ise annesinin hediye ettiği Salazar Slytherin'in kitabını okuyordu. Gerçekten güzel bir kitaptı.

Okula vardılar. Her zamanki gibi seçme işlemi başladı. Luna Ravenclaw'a gitmişti, tıpkı Septimus'un beklediği gibi, ve Bella Slytherin'deydi. Annesi gibiydi. Hatta Bella annesine o kadar benziyordu ki Dumbledore ilk başta sendeledi. Septimus bıyık altından güldü.

"Ne kadar sağlıksız yemekleri var bu okulun. Şu tavuğu nasıl yiyorlar anlamış değilim. Ayrıca Gryffindor masasındaki kızıl saçlı çocuk çok iğrenç yiyor. Bence acilen okuldan atılmalı.". 'Keşke!' diye düşündü Septimus içinden.

Karanlık DiyarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin