Ertesi gün Septimus ve ekibi her zamanki özgüvenleriyle Büyük Salon'a girdi. Salona girer girmez etrafa inanılmaz bir güç yaymaya başladılar. O sırada hepsinin içine aynı anda kötü bir his doğdu. Septimus Severus'a hemen bir gölge fırlattı. Karşılığında şu cevabı aldı:
"Öfkeler burada. Babamın yardımcıları. Alecto, Megaera ve Tisiphone." Septimus başını salladı.
"Severus'un babasının gönderdiği Öfkeler buradaymış. Bu yüzden kötü hissetmişiz."
"Öfkelerin burada ne işi varmış?" diye sordu Bella. Septimus bilmiyorum anlamında omzunu silkti.
"Bilmiyorum ama Severus Thanatos'un kayıp eşyalarının peşine düştüğünü söylemişti. O masalı biliyor musunuz?"
"Ben hiçbir masal bilmiyorum." dedi Bella.
"Pekala, o zaman anlatayım. Vaktiyle karanlık, ıssız, dolambaçlı bir yolda seyahat eden üç erkek kardeş varmış. Kardeşler, yürüyerek geçilemeyecek kadar derin, yüzülemeyecek kadar da tehlikeli bir nehre gelmiş. Ancak bu kardeşler büyücüymüş. Onun için sadece asalarını sallamışlar ve bir köprü yapmışlar. Köprünün yarısında, yollarını biri kesmiş. Bu kişi Ölümün ta kendisiymiş ve Ölüm, onlara konuşmuş." Hikayeyi daha yarılayamamıştı ki sözü kesildi.
"Ölüm nasıl konuşur ki? Çok saçma."
"Gece konuşabiliyorsa Ölüm neden konuşmasın?" dedi ve güldü. "Her neyse ben devam edeyim. Buradan geçen seyyahlar genellikle nehirde boğulurmuş ve Ölüm, üç kurbanı elinden alındığı için kızgınmış. Ama aynı zamanda kurnazmış da. Üç kardeşi sihirleri için tebrik ediyormuş gibi yapmış ve ondan kurtulacak kadar akıllı oldukları için her birinin bir ödül kazandığını söylemiş."
"Peki Ölüm adamları yanına almış mı? Ayrıca Ölüm Slytherin miymiş?" Septimus ikinci soruya kahkaha attı. "Öğreneceğiz." dedi ve okumaya devam etti.
"Böylece güçlü kuvvetli bir adam olan en büyük kardeş, var olan bütün asalardan daha güçlü bir asa istemiş: Sahibi için her düelloyu kazanacak bir asa; Ölüm'ü yenmiş olan bir büyücüye layık bir asa! Ölüm de nehri geçip kıyıdaki bir mürver ağacının yanına giderek bir asa yapmış ve en büyük kardeşe vermiş."
"Mürver Asa!" dedi Bella gözlerini pörtleterek. "Evet, mürver asa. En son Grindelwald'dan Dumbledore'a geçti." dedi ve devam etti.
"Sonra kibirli bir adam olan ikinci kardeş Ölüm'ü daha da aşağılamaya karar vermiş ve başkalarını Ölüm'den geri çağırma gücü istemiş. Ölüm de nehrin kıyısından bir taş almış, ikinci kardeşe vermiş ve ona taşın ölüleri geri getirecek güce sahip olacağını söylemiş. Ve sonra Ölüm, üçüncü ve en küçük kardeşe ne istediğini sormuş."
"Ne istemiş, ne istemiş!" Septimus Bella'ya baygın bir bakış attı. Bella mahcup bir gülümseme verdi Septimus'a. Septimus gülümsedi ve sabırla devam etti.
"En küçük kardeş hepsinin içinde en alçak gönüllüsü ve aynı zamanda en bilgesiymiş. Ölüm'e de güvenmiyormuş. Bunun için ondan Ölüm tarafından izlenmeden uzaklaşmasını sağlayacak bir şey istemiş ve Ölüm, istemeye istemeye, ona kendi Görünmezlik Pelerini'ni vermiş. Sonra ölüm kenara çekilip üç erkek kardeşin yollarına devam etmelerine izin vermiş ve 3 kardeş yollarına devam etmişler." Septimus birkaç saniye duraksadı ve lafının bölünmediğini görünce pek bir mutlu oldu, aynı zamanda şaşırdı ama hikayeyi anlatmaya devam etti.
"Yaşadıkları harika maceradan konuşmuşlar ve Ölüm'ün armağanlarına hayran kalmışlar. Zamanla kardeşler ayrılmış, her biri kendi yoluna gitmiş. İlk kardeş, bir hafta ya da biraz daha uzun bir süre seyahat etmiş ve uzaklardaki bir köye ulaşınca, bir büyücü bulup onunla kavga etmiş. Silahı Mürver Asa olduğu için elbette düelloda başarısızlığa uğrayamazmış."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Diyar
FanficUnutulmaz bir macera... ... Unutulmaz büyüler... ... Unutulmaz tanrılar ve çocukları... ... Bu hikayede Septimus'un macera dolu dünyasının kapıları siz okuyuculara açılıyor. ... Septimus kim mi? Peki o gerçekten Septimus mu yoksa farklı biri mi? Ge...