Bölüm 7

64 12 0
                                    




Sabah olmuştu. Kafenin bahçesinde oturmuş Gül'ü bekliyordum. Geç uyandığı için geç kalacağını söylemişti. Gecenin bir yarısına kadar konuşmuştuk. Doymuyorduk konuşmaya. Bazen "Benden sıkılmış olabilir misin?" diye sorsam da hepsinde "Bu hayatta sıkılacağım en son insan sensin." demişti.
Ben nasıl ayrılmak istediğimi söyleyecektim ki bu meleğe? Sonunda gelmişti. Kendi gelince bende ayağa kalkıp sarıldım sıkıca. Belki son defa içime çekişimdi kokusunu. Belki son defa sarılışımdı ama yapmak zorundaydım. Kendi sorunlarımın arasına feda edemezdim. Ona bunu yapamazdım.
Gelip karşıma oturdu. "Sende bir haller var, çatlatma insanı söyle." dedi. Daha fazla düşünürsem yapamayacağımı çok iyi bildiğimden daha fazla düşünmeden ayrılmak istediğimi söyledim.
Yüzüme baktı önce, gözleri doldu. Nedenini sormadı. Ellerimle ellerine dokunmak istediğimde elini çekip gözlerime baktı.
"Beni iyi dinle." dediğinde dikkatimi ona vermiştim.
"Bir daha yolun yoluma çıkmasın. Bir daha yanıma yaklaşma. Bir daha biz diye bir şey olmasın" dedi.
Giderken arkasından bakıyordum ama ağladığını da biliyordum. Hiçbir şey yapamamak canımı çok yakıyordu. Şimdi ikimiz de üzülelim ilerde üzülmeyelim istemiştim. Arkasını döndü bana baktı.
"Yolum yoluna çıkmaz bir daha Kuvars." dedi ve gitti. Duygusuz bir insan olarak bilirdi beni birçok kişi ama duygularım çok ağırdı. Gözlerim doldu. Elimi cebime attım. Sigara paketimi çıkarıp bir sigara yaktım. Her çektiğim dumanda yemin ettim onun yoluna çıkmayacağıma.
37 duman etti. Yani 37 yemin.
Ben yeminimden dönmezdim ama bir umut belki o yoluma çıkardı. Kendimi toparlayıp okula gittim. Herkes sırada toplanmıştı. Gül'ü aradı gözlerim ama görmedim. Okuldan kaçtığını düşünürken merdivenlerden inmişti. Yüzünü yıkamıştı ama gözlerinin kızarıklığı belliydi. Başı öne eğikti. Yanımdan geçerken bakmadan sırasına gitti.
Tüm teneffüs gelmesini bekledim. Uyumadım bu sefer, gözüm hep kapıdaydı ama yoktu. Sınıfındaydı. Gitmek istiyordum ama gitmiyordum, gidemiyordum. Sude yanıma gelip ne olduğunu sorduğunda durumu anlattım. "En iyisini yapmışsın." dedi. Gerçekten iyisini mi yapmıştım hâlâ bilmiyorum. Öğle arası olduğunda hâlâ sınıfından çıkmamıştı. Defalarca kez çağırmıştı herkes ama çıkmamıştı. Sigara bile içmemişti. Ayaklarım beni ona itekliyordu ama olmuyordu. Oğuz'u yanıma çağırdım.
"Git Gül'ü al. Çeşmenin arkasında sigara içsin. Gelmezse zorla götür." dedim. İçmezse gerçekten kendini kaybedebilirdi ki o bunu hak etmiyordu. Oğuz dediğimi yaptı. Israrcı biriydi çıkaracağını biliyordum. Gül'le Oğuz'u okul kapısından çıkarken görmüştüm. Rahatsız olmaması için uzaklaşmıştım gidecekleri yerden. Gül ise benim yanıma geldi. Hiçbir şey demeden elini cebime atıp sigaramı aldı. Dudaklarına bir tane götürüp çakmakla yaktıktan sonra tekrardan cebime koymak yerine;
"Kaç dakikadır camdan izliyorum seni ardı ardına içiyorsun şu paketi ben bir alayım okul çıkışı belki veririm." dedi.
Arkasını dönüp gitti. Gülümsedim arkasından. Gülümsemek zorunda kaldım. Ben olduğum yerde kalırken uzağıma gidip oturdu. Beni süzdü biraz, yüzünü çevirdi. Yanına gittim.
"Rica etsem sigaramı verir misin? Oyun oynayacak vakitte değilim."

"Okul çıkışı alırsın" dediğinde ısrar etmedim. Umursamaz bir tavırla arkamı dönüp okula gittim.
Çıkmak istiyordum karşısına. Ayrılalı birkaç saat olmuştu ama daha altıncı günde o kadar fazla bağlanmıştım ki yıllar gibiydi.
Okul çıkışı oldu. Kapının önüne çıkıp Gül'ü beklemeye başladım. İnsanlara kolay kolay minnet eden biri değildim o yüzden sigaramı alabilmek için Gül'ü bekliyordum. Okulda kimse kalmayana dek bekledim ama çıkmadı. Merak ettim, aradım açmadı. Okula geçtim. İlk önce lavabolara baktım ama kimse yoktu. Meraklanmaya başladım. Görmemem imkânsızdı, illaki görürdüm onu.
Sınıfına gidip sırasına baktığımda uyuyordu. Kimse uyandırmamış mıydı bu kızı? Yanına gittim. Uyandırmak istedim ama uyandırmadım. Yanına oturdum biraz izledim kendisini. Saçlarıyla oynadım. O kadar güzel uyuyordu ki uyandırmaya kıyamadım. Yirmi dakikaya yakın bekledim, uyanmadı. Nefesini kontrol ettim. Deli bir şekilde alıyordu. Usulca yüzüne yaklaştım. Burnunun üstüne bir buse bıraktığımda irkilip burnunu kaşıdı ve geri uyudu. Uykusu baya ağırdı, uyanmıyordu.
Gözüm kiraz dudaklarına takıldı. Öpüp öpmemek arasında kaldım ama kendime hâkim olamadım. Öpmek için yaklaştım. Dudaklarım dudaklarına değeceği an benden önce davranıp dudaklarını sert bir şekilde dudaklarıma bastırdı. İrkilip geri çekildim, bir an şoka uğradım. Kendide ne yaptığının farkına varıp geri çekildi. Yine kızardı yanakları ve kulakları. Gülümsedim, hiçbir şey olmamış gibi "Hadi kalk da gidelim, okul çıkışı olalı çok oldu eve geç kalma." dedim.
Çantasını toplamasına yardım edip okuldan çıktık. Yolda yürürken "Artık sigaramı alabilir miyim? İçmeyelim kaç saat oldu." Dedim.
Elini çantasına atıp çıkardı. Sessiz bir şekilde bana verdi. Çıkardığım sigaranın bir dalını ona uzattım. Sessiz bir şekilde alıp yaktı, içmeye başladı. Hâlâ konuşmadığında ne olduğunu sordum. Gözlerinden yaşlar geldi.
"Parka geçelim. Orada konuşalım ister misin?" dediğimde kafasını salladı. Konuşmasını beklerken derin bir nefes aldı.
"Çocukluğum çalındı bulamadım, gençliğim çalınıyor kurtaramıyorum, annem anne değil, babam baba değil. Ben savaşımı kaybediyorum Kuvars. Çocuk yaşta şiddet görmeye başladım. Bu yaşıma geldim hâlâ görüyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Gitmek istiyorum gidemiyorum, kalmak istiyorum kalamıyorum. Ben ne yapacağım Kuvars? Hangi limana sığınsam ya yıkılıyor ya da yanıyor. Daha bugün sen de gittin benden. Ben ne yapacağım? Hangi dala tutunayım ben ya? Daha önce yaptım ben. İntihara kalkıştım daha önce ama olmadı, almadı Allah canımı. Ama artık ne yaparsam sağlam yapacağım. Ben savaşımı kaybettim bu hayatta. Bir canım kaldı o da emanet. Sahibine vereceğim en kısa sürede."
Bir tepki vermedim. Ne konuşabildim, anlatabildim ne ders verebildim... Benim meleğim gerçekten de melek oluyormuş önceki zamanlarda. Bir an düşündüğümde bile korktum. Çok korktum. Sadece susup sarılabildim sıkıca. Kaç dakika sarıldım bilmiyorum ama sıkı sıkı sarıldım. Sanki 'Aslında seni hiç bırakamam ben.' demek ister gibi.
Annesinin aramasıyla ayrıldık. Telefonu açtı. Sesi bana da geliyordu. Bağırıyordu annesi.
Hızlıca ayağa kalkıp "Geliyorum." dediğinde ben de hemen yerimden doğrulup "Ne oldu ?" diye sordum. "Annemle babam kavga etmiş. Eve gitmem gerekiyor."

"Hadi beraber gidelim." dedim. Tek gitmesini istemiyordum ama Gül kabul etmedi, tek gitmek istediğini söyledi. Bayağı bir ısrar etmeme rağmen sadece "Olmaz." demişti. En sonunda pes ettim. Nefret ediyordum erkeklerin kadınlara zarar vermesinden.
"Bir sıkıntı olduğu zaman beni arayacaksın anlaşıldı mı?" dedim. Kafasını salladı. Gözyaşları dökülürken yüzünü avcumun arasına alıp gözyaşlarını sildim. İlk önce sağ gözünden sonra sol gözünden öptüm. Sonrasında burnuna bir buse bıraktım.
Gözlerinin içine baktım. "Bir gözyaşına tüm ömrümü veririm. Lütfen ağlama." dediğimde gülümsedi.
Öyle güzel gülümsemesiyle sanki her yerde güller açtı, kara bulutlar çekildi, kuşlar öttü. Daha sabah ayrılmıştık oysaki ama yapacak bir şey yoktu. Birbirimizin karanlığında birbirimize ışık yakacaktık. Yolda hızla yürürken durdum. Birden kolundan tutup kendime çektim. Etrafta kimsenin olmaması benim için avantajdı.
"Sabah için özür dilerim Gül. Biz bir kuşuz artık. Senin kanadın kırılınca ben daha fazla çırpacağım kanatlarımı düşme diye. Benim kanadım kırılınca da sen çırpar mısın? Benimsin Gül. Bundan sonra benimsin." dedim.
Gülümsedi, gözleri kocaman oldu. Yumuşacık dudaklarını dudaklarımın üstüne bastırdı. "Seninim Kuvars." dedi.
"Hadi gidelim, geç kalma." dedim. Hızla durağa gittik. Otobüse bindirip bir sürü de tembih ettim beni habersiz bırakmaması için. O gittikten sonra ben de hemen eve doğru adımladım. Gül'ün başına bir şey gelirse eğer evden arabayı alıp gitmem daha çabuk olurdu. Eve geçtim. Gül'le zaten yol boyu mesajlaşıyorduk ve gitmeden önce de kendisine her zaman sakladığım çakıyı vermiştim. Şaşırmıştı ama o da çok dahil olmuştu ettiğim kavgalara. Biraz kızmış, biraz da normal karşılamıştı. Gerektiği yerde kullanmasını istemiştim. Erkekler kadınlardan daha güçlü diye her fırsatta vuracak değil ya. Gül'e veya annesine vurursa Gül'ün kullanması meşru müdafaa sayılırdı ama umarım gerek kalmazdı.
Sonunda Gül de eve varmıştı ve bir sorun yoktu. Sorunlu bir hayatımız olacaktı o belliydi ama sorun yoktu halledebilirdik. Halledemediğimiz yerde de oturur gülerdik

HalesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin