>> bu bölüm yazmış olduğum önceki iki bölümün devamı niteliğindedir. kafa karışıklığınızı gidermek adına öncekileri okumanız daha sağlıklı olur. <<
Çok uzun süredir aynı yerde oturduğumu ve sadece Kazuha'nın yüzünü izlediğimi fark ettim. Düşünceleri bir kenara ittim ve kahvaltı için onu uyandırmaya çalıştım.
Son lafımın ardından derin bir nefes aldı ve birazcık yüzünü buruşturdu. Gözleri aralandı, parlak ve ışıltılı gözleri yüzündeki iki büyük elmas gibiydi.
Sanki o an ne olup bittiğini hatırlayamamıştı, bana baktı.
"Sabah oldu, günaydın."
Bir elini battaniyenin altından çıkarıp gözünü ovuşturdu. Tekrar derin bir nefes aldı ama göğsünü şişirdikten hemen sonra yüzünde oluşan ifadeden bedeninde hissettiği acının kendini ona hatırlattığını anlayabiliyordum.
"Günaydın."
"Daha iyi misin, gece iyi uyudun mu?"
Hafifçe başını 'evet' anlamında salladı.
"Okulu asıyor muyuz?"
Gülümsedim.
"mhm. Bir süre öyle görünüyor."
"Bir süre mi?"
Kolundan destek alarak doğrulmaya çalıştı, kendini incitmemesi için ona yardım ettim.
"Evet. Bu halde yürüyemezsin. Hatta oldukça zor hareket ediyorsun. Lütfen bir süre yanında olmamı kabul et."
İfadesi bir anda tedirginleşti, afallamış gibiydi. Onu öyle görünce ben de biraz kötü hissettim ama nedeni apaçık ortadaydı aslında. Beni tanımıyordu, yabancı sayılacak birinin evine birden düşmüştü ve ona bakabilecek akrabaları muhtemelen varken neden benim yanımda kalsındı ki? Benim gibi olan birinin evinde kendini tehlikede hissediyor bile olabilirdi.
"Y/N.. Seni yeteri kadar belaya bulaştırdım zaten, evinde bana yardım ettin ve bu kadarı yeterli. Benim yüzümden bir de okulu aksatıyorsun. Ve sen.. beni tanımıyorsun bile, her şey için teşekkür ederim ama daha fazla yanında kalamam."
Son cümlelerini daha sessiz söylemişti ve ağzından çıkanların doğru olması benim canımı çok acıtmıştı açıkçası.
Biraz dediklerini kafamda tekrar ettim, kabul etmek istemesem de haklıydı.
"Ama nereye gideceksin?"
"Bir evim var, burdan önce orada kaldığımı hatırlatmalıyım sanırım?"
"Eh.. Peki ama senin başının çaresine kim bakacak? Tanıdığın kimse var mı?"
"Kendime ben bakacağım."
"Ama yürüyemiyorsun. Bu halde kendine bakamazsın, biraz burada kal.. Lütfen.."
"Kendime bakamayacak olursam arkadaşlarım var.
Ve evet. Yüzüme, gözlerime karşı söylediği o son şey göğsüme bastırılan bir kaya parçası gibi hissettirmişti. Göğüs kafesimdeki köklerini boğazıma dolamaya başlamış ve giderek beni sıkan bir lanet gibi hissettirmişti. Bir kere daha, geri tepilmiştim.
Bir şey söyleyemedim. Öylece durduk, boğazını temizledi.
"En azından bir gece daha kalsan olmaz mı? Ayağa kalkana kadar.."
Yorgun gözleriyle bana baktı, nefes verip başını olumlu anlamda salladı.
"Peki madem.. Ama sadece bir gece."
"Teşekkür ederim."
Beni hiçbir şeyi olarak görmüyordu. Sahi, neden beni kendinde biri olarak görsündü ki?
"Bir şeyler hazırlamıştım. Şimdi yemek ister miydin?"
Soğuk davranışlarla dudaklarını birbirine bastırdı ve başını salladı.
"Olur. Teşekkür ederim."
Oturduğum yerden kalkıp mutfakta bıraktığım tepsiyi almaya gittim. Birkaç adımlık şu mesafe düşüncelerim yüzünden fazla uzun hissettirmişti. Tepsiyi alıp geldiğim odaya götürdüm ve onun kucağına yerleştirdim.
"Fazla uğraşmışsın. Gerek yoktu.."
"Canım çekti hem de seveceğini düşündüm."
"Teşekkür ederim."
"Önemli değil, afiyet olsun."
"mhm."
"herhangi bir şeye ihtiyacın olursa seslenebilirsin."
"hm."
Ardımdan kapıyı çektim ve odadan çıktım. Zihnimi susturamıyordum çünkü resmen dün akşamki o sevimli şair çocuğun kabuğundan bambaşka ve acıtacak şiddette açık sözlü biri çıkmıştı. Haklıydı aslında, bana önceki akşam gibi iyi davranması için bir sebep yoktu ortada. Beni arkadaşı olarak görmediğini, hatta yabancı biri olarak gözünde yer edindiğimi de gayet bariz şekilde yüzüme söylemişti. Yine de kabul etmek istemiyordum çünkü o yaralı çocuğun bana gösterdiği tarafı benim içimi ısıtmıştı.
Herkese karşı bana gösterilen basit bir hareket sonrasında bile kolayca sempati duyabilen biri olarak ona karşı içimde açtırdığım sevimli çiçeklerin solmasını istemiyordum. Sanırım bu huyumdan bir an evvel vazgeçmeliyim.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.