-6 "Alışlımadığın Yolu"

94 16 26
                                    

               -6 "Alışılmadığın Yolu"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

               -6 "Alışılmadığın Yolu"

000000000

Zihnimde kopan fırtınada yalınayak geziniyordum. Her an beni devirecek olan rüzgara aldırmadan duruyordum yerimde. Vurup yere atıyordu beni, ben yeniden kalıyordum. Diğerinde daha sert esiyordu tüm gücünü toplayıp beni yerlebir etmek için. Başarıyordu. Yeniden, yeniden tarumar oluyordum. Bitkinliğimi de alıp yeniden ayağa kalıyordum. Yorgun bedenime yeni vuran darbeler kılıç gibi iniyordu. Direnecek gücü bulmak, hayatım bununla geçmişti.

Yoksulluk değil yoksunluk vardı yüreğimde. Bitmez tükenmez, geçmez yenilmez bir yoksunluk. Ben o yoksunluğun içinde kaybetmiştim kendimi. Şimdi, aramaya çalıştığım da, bulmaya direndiğim de oydu. Kendime olan eksikliğimi bulmak istiyordum. Ben, kendime bile yabancıyken kimseye dost olmamıştım. Kimse tanımamıştı beni, tanısa bile bilmemişti. Bilinmemek bir bilinmezliğin içine yuvarlamıştı beni. Uçsuz bucaksız yollara revan etmiş, bulunamayan çarelerle kalakaldırmıştı. Oysa tek istediğim bir yere ait olmaktı. Bir şeye gerçekten içimden gelerek benim diyebilmek. İnsanları ayatında üçüncü tekil şahıs olmamak. Hayatım boyunca yandan izlediğim hayatıma dahil olmak.

Olmamıştı. Olduramamıştım. Ben ne kadar sevilmeyecek biriydim ki unutulup gitmiştim hep. Hatırlanmamıştım, hatırlayanlar sadece ben onları hatırladığımda geri dönmüşlerdi bana. Kimsenin en sevdiği, gözünden sakındığı değildim. Etrafında binlerce insan olan, insanların saygı duyduğu ama hiçbir zaman sevgilerine layık görmediğiydim. Yoksunluğum olmasaydı da yoksulluğum olsaydı dedim hep, insan yoksullukla bile yapabilirdi belki ama bu illet insanı içinden yiyordu. Eksikliğim her aynada yüzüme tokat gibi vuruyor, hiç tutulmayan ellerim üşüyordu. Ellerim, yüreğim, en içim üşüyordu. İnsanın en içi buz utmuşsa nasıl dışı ısınırdı ki?

Isınmamıştı. Isıtamamıştım. Yoluna güller döktüklerimin dikenlerinin battığı, ellerini tutmak istediklerimin yüzünü çevirdiği, her anımı kaplayanların hiçbir şeyi oluşum, yalnızlığım, yapayalnızlığım.

Hissettiğim soğukla titrerken hareket etmeye çalışsam da başaramamıştım. Zifiri karanlığa bakan gözlerimi açsam da bir şey değişmiyordu. Her yer karanlıktı ve ben mermer zemine boylu boyunca uzanmıştım. Hissettiğim keskin baş ağrısıyla kesik bir inilti dudaklarımdan dökülürken yavaşça kolumdan destek alarak ayaklanmaya çalışmıştım. Sırtımı duvara yasladığımda kafam da onunla beraber arkaya gitmişti.

Bayılmıştım. En son gözümün önünde dolaşan karıncaları ve bacaklarımın titreyişini hatırlıyordum. Bir de başımı sıkıştıran o basınç, kalbimi söken sözler. Sanırım nöbet tarz bir şey geçirmiştim. Kuruyan boğazıma inat zorla yutkundum ve karanlıkta parlayan telefonumu alıp saate baktım. Saat gece üç olmuştu. Uzun bir süredir burada hareketsizce yattığım için kalkacak gücüm yoktu. Yine de duvardan destek alarak ayağa kalktım ve ezbere bildiğim odama doğru adımladım. Yatağa kendimi bıraktığımda odamın gece olmasına rağmen turuncuya yakın bir ışıkla aydınlanmasını anlamlandırmaya çalıştım. Kafamı cama doğru çevirdiğimde açık olan perdeden gözüken manzara ile zorla gülümsemiştim.

KİM-SE (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin