-18 "Yalnız Olmayan Ruhlar"
00000000000
Büyük bir merakla dinliyordum hayatımı. Evet, dinliyordum. Alışık olmadığım bir melodi çalıyordu bu sıralar radyoda. Merak ediyordum, çok beğeniyordum. Karamsar binlerce şarkının arasında kalmış, dinledikçe yüzü gülümseten o parça gibiydi Esma artık hayatımda. Birkaç aydır tanışıyorduk oysa asırlardır birbirimize aşina gibiydik. Ruhlarımızın birbirini tanıdığını söylemişti güzel karım, onun ruhuna tanışık olmak kadar beni mutlu edebilecek bir şey yokmuş meğerse.
Tüm korkularıma rağmen her şey çok güzel ilerliyordu. Evet, korkmuştum hem de fazlaca. Kendi hakkımda hiç kuşkum olmasa da Esma konusunda bir o kadar tedirgindim. Onu mutlu edemeyecek olmak, beklediği gibi bir hayatı onu sunamayacak olmak beni çok düşündürüyordu. Çok ani olmuştu her şey, benim için tamam olsa da onun aklında kalabilecek herhangi bir soru işaretine dayanamazdım.
Balkonda sessizce oturan eşime bakarak elimdeki kahveleri dökmeden oraya ilerledim. Hava hala çok soğuktu ama Ankara bilmem kaç gün sonra bugün bize sıcacık güneşiyle bakmıştı. Şimdi ise o sıcak güneş usulca yerine çekiliyor ve sıkı dostu karanlığa kendini teslim etmeye çalışıyordu. Bizde bu güzel dakikaları değerlendirmek istemiştik.
Yanına ilerleyip salıncakta sakince oturan Esma'nın ellerine kahvesini bırakıp ben de yavaşça yanına iliştirdim bedenimi. Kedi gibi daha da yanıma sokulduğunda boşta kalan kolumla onu sarmalamıştım. Yüzüme oturan tebessüme onun da kıkırtısı eşlik ettiğinde yerimize iyice yerleşmiştik.
Tam şuan ömrüm dursa, hiç sesim çıkmazdı. Hayat akmasa, umurumda bile olmazdı. Onun düzensiz nefesleri, burnuma dolan portakal çiçeğine benzer kokusu ve bizzat ruhu ile baş başa olduğum bir anda ayrılmamak üzere kalabilirdim. Yüzümüze vuran kızıl ışık huzmesi ve sessizce oturuşumuzla bir müddet yalnızca dışarıyı izledik. Zaten konuşmasak bile anlaşıyorduk, şuan olduğu gibi.
Yüzünü yüzüme çevirdiğinde kızarmış burnuna bakıp ufak bir öpücük kondurmuştum. Afallayarak suratıma bakıp sonrasında yüksek ihtimalle konuşmak için açtığı dudaklarını geri kapayıp yerine sinmişti. Bu haline istemsizce güldüğümde daha da olduğu yere sinmişti.
"Benden utanıp yine bana kaçıyorsun minik kedi, istesem de kızamıyorum sonra." Bardak olmayan eliyle hafifçe göğsüme vurduğunda bu sefer kısık sesle kahkaha atmıştım.
"Ani şeyler yapma sen de, alışık değilim ne yapayım! Şey oluyorum sonra.." cümlesine devam etmek istemediği için kahvesini dudaklarına götürüp oyalanmıştı. Muzip bakışlarımı üzerine çevirdiğimde bana bakmamaya çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİM-SE (Ara Verildi)
Spiritual"Bunca yıl, bunca..."demir gibi olmuş ellerimi yanımda duran banka güçlükle sabitledim. Aldığım nefesler ciğerime iletilmeyip boğazımı mengene gibi sarıyordu. Yanımdaki dostuma bakarak bağırmaya başladım: "Kimim ben, söylesene! Kazanan mı yoksa kayb...