-11 "Sorgunun Ağırı"

68 8 22
                                    

-11 "Sorgunun Ağırı"   

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-11 "Sorgunun Ağırı"   

000000000000

Hayat, içinden çıkılamayacak bir paradokstu. Her ân, başka bir anı anımsatıyor; her acı başka bir acıyı hissettiriyordu. Bir dalga daha vurduğunda kıyıya, elimde soğuyan kahveden gözlerimi çektim. İçim gibi kabarıp duran sulara baktım. Üzerine düşen ışığa, beni örtü gibi gizleyen karanlığa ve içinde kaybolduğum düşüncelere. Kalkamayan dizlerime baktım gülümseyerek.

Acısına gülmeyi öğretmişti yaşam bana. Her şeyine buruk bir tebessüm bırakmayı. En fazla ne olabilir ki dediğim her şeyle sınanmış, daha yıkılmam dediğim her an mahvolmuştum. Sığındığım liman yine kendi içimdeydi. Gecenin bir vakti, saatin kaç olduğundan zihnimin haberi yoktu, sessizce oturuyordum bir kıyıda. Kimse yoktu, sadece yorgun düşüncelerim ve ben vardık yalnızlığımda. İki kişilik yalnızlık olmazdı en nihayetinde, yalnızlık; içindekini dışarıya ulaştıramayanların yoluydu. Benim de istemeden ilerlediğim yol.

Evet istememiştim. Hep birilerini istemiştim yanımda, hep yüzüm gülsün istemiştim beraberimdekilerle. Kalbimde de, hayatımda da insanlar olsun istemiştim. Olmuştu, olmuştu ama eksikti. O insanların içinde bile yalnızdım ben. Ruhunu anlamayan bir topluluğun içinde konuşsan da dilsiz sayılıyordun. Yeri gelmiş kalbimi bile önlerine koymuştum ama olmamıştı, beni dilsizliğe onlar mâhkum etmişti.

Esma'yı o gün evine bıraktıktan sonra kendi evime geçmiş ve hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya çalışmıştım. Birkaç gün sürmüştü bu, sonrası ise felaketti. Üzerime yeniden gelmeleri an meselesiyken sessiz kalmayı seçmiştim. Vazgeçtim sanmaya başlamışlardı. İstediklerini sansınlardı. Ben, yeniden vazgeçilen olmayı sindirmeye çalışıyordum.

Evet, hiçbir şey olmamış gibi yapamamıştım. Yapmayacaktım da. İyice işlerin içine girmiştim ve ortalığı didik didik ediyordum. En son duyduğum haberler ise bunun pimini çekmişti. Zamanında, tam da benim ilk resimlerimin olduğu zamanlarda yaşanan bir haber bulmuştuk. Doğruluğunun teyidini bekliyordum sessizce, onun birçok kilidi açacağını biliyorduk çünkü. Bu yüzden buradaydım, yalnızlığım ve ben uzun süredir görmediğim maviliğe dert yanıyorduk.

"Ne yapacağım ben, nasıl toparlanacağım? Dik durmam lazım ama olmuyor. Sevgili deniz, eğer seninle beraber ağlarsam kızar mısın bana? İnsanların yanında ağlamak istemiyorum ben. Bakma öyle, her şeyi tek başına yapmaya çalışmak da ağlatıyor insanı. Ne zamandır kimsesizim ben biliyor musun?"

Aklıma gelen isimle kalbime yeniden ufakta olsa bir ışık doğmuştu. Bakıştığım maviliğe düşen yakamoz gibiydi onun içimdeki yeri, karanlıklara inat bir mucize gibi parlıyordu olduğu yerde. Serzenişimin yerini ufak bir tebessüm aldığında kafamı önüme eğip elimdeki kahveden içtim. Kıpkırmızı olmuş ellerim ve hissetmediğim burnuma rağmen yerimden kalkmıyor ve sessizce içimi dökmeye devam ediyordum.

KİM-SE (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin