BÖLÜM 2: RUH ÇARESİZLİĞİ

26 11 20
                                    

Kapının kolunu kavradım. Tıklatmaya gerek duymamıştım. Zaten çok yorgundum, elimi kaldıracak halim yoktu. Kendimi salsam, her an yere düşebilirdim. İçeriye girdim. Kapının sesiyle irkildiğini düşündüğüm Feza, ifadesiz bir suratla bana bakıyordu. Çenesiyle oturmamı işaret etti. Oturmak için koltuğa yöneldim.
"Hoşgeldin, Lavin. Seni buraya çağırmamın bir sebebi olduğunu biliyorsun zaten."
Gözlerim artık uykusuzluktan yanıyordu. Birkaç saniyeliğine gözlerim pencereye kaydı. Şafak vaktiydi. Oluşturduğu mükemmel görüntü beni büyülemişti. İçeriye giren ışık yüzümü aydınlatıyor, solgun tenime renk getiriyordu. Kurumuş olan dudaklarımı ıslattım. Yüzümü Feza'ya çevirdim.
"Biliyorum. Çok önemli bir şey olduğunu varsayıyorum çünkü daha gün bile doğmadı."
"Akademiye artık girebilirsin. Tüm yer işlerini hallettik." dedi Feza.
Şaşkınlıkla suratına bakmıştım. Bu işlemlerin en az 1 ay süreceğini düşünüyordum ama 2 hafta gibi kısa bir sürede gerçekleştirilmişti. Şaka yaptığını düşünmüştüm ama imkanı yoktu çünkü Feza gerçekten fazlasıyla ciddi bir adamdı. Yüzüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına geçirdim ve kaşlarımı çattım. Şimdi ne yapmam gerektiğini merak ettiğimi anlayan Feza, konuşmaya devam etti.
"Kıyafetlerini topla. Saat 11.00 civarı bir araba seni almaya gelecek. İş yerinde artık çalışmayacaksın, zaten akademide büyük ihtimal nefes almak için bile zor vakit bulursun."
Artık çalışmayacaksın demesi gözlerimin irileşmesine yeterli bir sebepti.
"İstifa dilekçeni bugün teslim et. Bugün senin fazlasıyla toplantının olacağını tahmin ediyorum çünkü günlük programın oluşturulacak. Tüm işlerini ne kadar çabuk halledersen o kadar iyi."
Tüm hayatımı değiştirmek üzereydim. Hatta üzere değildim, çoktan hayatım üzerinde planlar kurulmuş ve hayatım değiştiriliyordu. Başımla dediklerini onayladım.
"Dışarda seni arabalardan biri bekliyor. Evine bırakacak." bir gün içerisinde o kadar fazla araba kelimesini duyup arabaya binmiştim ki artık midemi bulandırıyordu.
"Teşekkür ederim." dedim ve boğazıma düğümlenmiş olan kelimeleri yuttum. Kapıyı açıp dışarı çıktım. Beynimde olan tüm düşünceler artık bedenimi kemirmeye başlamıştı. Nasıl olduğunu bilmiyordum ama evin kapısına geldiğimi farketmemiştim bile. Nasıl asansöre bindiğimi, nasıl buraya kadar geldiğimi bile hatırlayamıyordum. Adam arabanın kapısını açtı ve artık arabaya binmek beni hasta etse de teşekkür edip bindim.

"Telefonumu açabilir miyim?" Adam gözlerini yoldan çevirip dikiz aynasından bana baktı.

"Açabilirsiniz."

Gözlerimin parladığına emindim. Telefonu hemen açtım ve uçak modunu da kapattım. Telefona gelen bildirimler yüzünden hiçbir şekilde telefona dokunamıyordum ve bildirimlerin sesi rahatsız edici yükseklikteydi. Utanmış bir şekilde adama baktım ama sadece yolla ilgileniyordu. Karan'dan, Aleda'dan, Alp'ten ve Teyzemden gelen bir sürü mesaj vardı. Zaten tek arkadaşlarım ve ailem onlardı. Başka akrabalarım vardı evet, ama onların varlığı ile yokluğu birdi ve beni aramayıp rahatsız etmedikleri için memnundum.

Aleda benim hakkımda hala endişeli olduğuyla alakalı mesajlar yazmıştı. Alp bu mesajın yalan olduğuna inandığını, Karan ise onu aramamı, bana inanmasını istiyorsam sesimi duyması gerektiğini yazmıştı. Teyzem ise "Neredesin?" diye mesaj atmıştı ve öncesinde 5 defa aramıştı ama telefonum kapalı olduğu için büyük ihtimalle 'aradığınız kişiye ulaşılamıyor.' mesajı düşmüştü. Harika, başka işim yokmuş gibi şimdi bir de bunları ikna etmeye uğraşacaktım. En büyük problem ise teyzemdi.

Telefonuma odaklanmıştım. Araba evimin önünde durmuştu. Kapının kolunu kavrayıp dışarı çıktım. Kapıyı arkamdan sertçe kapattım. Kusmama ramak kalmıştı. Karnımı tutuyordum. Evimizin önünde kusmayı hiç istemiyordum. Sadece teyzemin uyuduğunu ve biraz oksijenin bana iyi gelmesini umdum. Dışarıda hava almak çok iyi gelmişti. Biraz yürümeye başladım. Cebime elimi attığım zaman elime gelen sigara kutusu yüzüme bir gülümseme yaymıştı. Kutunun içinde bir tane sigarayla bir çakmak bulunuyordu. Sigarayı iki parmağımın arasına aldım ve çakmağı yaktım. Kutuyla beraber çakmağı geri cebime attım. Sigara, tüm dertlerimi öldürmüyordu ama dertlerimi birkaç dakikalığına köşeye atabiliyordu. Telefonumu elime aldım. Saat çoktan sabah 08.30 olmuştu. Sigaranın bitmesini bekledim. Havaya doğru çıkan büyük dumanı izlemeye başladım tekrardan. Sigara bitince hemen yanımda bulunan çöp kutusunun üzerinde söndürüp çöpe attım. Eve doğru yürümeye koyuldum. Teyzeme akademiye gideceğimi nasıl söyleyeceğimi düşünüyordum. Ayaklarım evin önünde durduğumda geri geri gitmek istedi ama yapmadım. Çantamdan anahtarları çıkardım ve kapıyı açtım. Görmek istediğim koltukta oturup beni içeriye girerken izleyen teyzem değildi. Benim içeri girdiğimi görünce tek kaşını kaldırdı. Yapmacık bir gülümseme sundum ama galiba çok da işe yaramamıştı. Garip, yapmacık gülümsemelerde profesyonelleştiğimi sanıyordum.

Tutku Kadehi; İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin