Yüzünü inceledim. Koyu kahve saçlı, kahverengi gözlüydü. Saçı büyük ihtimalle partiden dolayı dağılmıştı. Partide olan renkli ışıkların suratına patlaması sebebiyle renkleri tam ayırt edemiyordum. Gözlerim soğuk, ince, kemikli uzun parmaklarına kaydı. Omzumda bulunan ellerinin hissiyatı tüylerimi ürpertiyordu. Gözlerimi kısıp ona baktım.
"Alkol toleransımın düşük olduğunu nereden çıkardın? Ben barmenim."
Duraksadım.
"Barmendim."
Gülümsemekle yetindi. Arkamdan gelen sessiz adımlar bir anlık irkilmeme sebep oldu. Kafamı döndürdüğümde keskin gözlerle bir Aren'in omzumdaki eline, bir bana, bir de Aren'e bakan Feza'yı gördüm. Aren'e baktım, aynı sorgulayıcı ve kinli ifade onda da vardı. Bu ikilinin arasında ne olduğu beni gram ilgilendirmiyordu, barmene döndüm.
"Bana bir Sherry versene."
"Tabii güzellik."
Galiba sürtük muamelesi görüyordum. Feza'ya döndüm.
"Madem beni buraya getirdin, bir şeyler içmeme izin ver. Alkol toleransım yüksek ve %15 oranlık bir şey içeceğim. Ayrıca şu Aren'in kim olduğunu sormayacağım bile."
"Tamam, hazır olduğunda gel. Ayrıca öğrenilmeye değer birisi değil, merak etme."
Bu diyaloğu Aren'in yanında yapmamız onu sinirlendirmiş olacak ki içtiği viskiyi kafasına dikip barmene doğru geri ittirdi. Çenesinin kasılmasını görmek zor değildi. Feza'nın dudağı kıvrıldı ve gururlu bir gülümsemeyle odasına doğru yürüdü. Aren birkaç dakika sonra orayı terketti ve ardından telefonumun titreşimini pantolonumun cebinde hissettim. Bilinmeyen bir numaraydı, büyük ihtimal telefon dolandırıcılarındandı ama umursamadım ve yine de açtım.
"Ben Aren. Kaydet numarayı, lazım olacak."
Ve Aren'in kulaklarımı dolduran buğulu soğuk sesi. Bana söylenmeyen bir şeyler varmış gibi hissediyordum. Arama sadece bu 6 kelimeden ibaret oldu. Aren cümlesini bitirir bitirmez telefon kapandı.
Barmenin bana doğru ittirdiği içkiyi yudumladım. Bu hayatın bu noktasında nasıl bir anda bulunmuştum ki? Ben miydim kendimi bu hale getiren, ben miydim düşüncelerimi bu kadar ileri noktaya getiren? Bu olayların sonunda illa bir şeyler olacaktı. Acaba ben miydim kendi ölüm fermanımı imzalayan, yoksa başkası mı benim adıma imza atan?
Dişlerimi sıktım. Düşüncelerim bazen belli bir noktada kilitli kalmama sebep oluyordu. Ellerimi zincirleyen elbet düşüncelerimdi ama düşüncelerimi oluşturan benim zihnimdi ve zihnim o zinciri açacak tek özel anahtardı.
Barmene baktım. Şu an zihnine girmeye çalışsam problem olur muydu ki? Gerçi zaten şu an uğraşılan problem bendim, çok da takmazlardı herhalde. Zihnine odaklandım. Etraf karardı. Bir tek barmen kaldı. Boşlukta hissettim. Gözlerimi kapattım. Bir beyaz ışık göründü. O ışık genişledi, anılara dönüştü. Anılarının içinde yürüdüm.
Çocukluğunda aile problemleri olan biriydi. İsmi Erdem'di. Babası ile ciddi anlaşamama sıkıntıları vardı. Annesi ise sürekli babasını koruyordu. 23 yaşındaydı. Her zaman ailesinin istediği hayatı yaşamıştı. Hep savcı olma hayaliyle büyümüş, sonra o hayali ailesi tarafından bir toz bulutu gibi dağıltılmıştı. Başıma bir ağrı saplandı. Barmenle aramda kurduğum o ip gözümün önünde koptu. Gözlerimi açtım. Büyük bir ışık patlaması anlık gözümü kamaştırdı. Başıma saplanan ağrıyla kafamı barmene çevirdim. Barmen gözümün önünde sendelendi. Başımı tutarak telefonumu elime aldım ve saate baktım. 5 dakika olmuştu. 5 dakikadır aklındaydım ve vücudum 5 saattir koşu yapıyormuşum gibi ağrıyordu. Burnumun kanadığını ise telefonumun üzerine damla damla düşen kırmızı sıvı sayesinde anladım. Bar tezgahının üzerinde duran Sherry bardağını kafama diktim. Elimin tersini burnumdan akan kanı silmek için kullandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutku Kadehi; İNTİKAM
Science FictionKitap Başlayış Tarihi: 28.01.2023 "Bu sen değilsin Lavin. Kendine gel." "Son kez." diye fısıldadım rüzgara doğru, boynumda kolye olmuş çaresizliğimi yüzümü yalayıp geçen esintisiyle almasını dileyerek. "Son kez beni bırakma Aren." dedim titreyen s...