05022023★
"Chanhee!"
Juyeon'un bileğinden sıkı sıkıya tutmasıyla nefes nefese kalmış Chanhee gencin elini çekmişti hızla.
Juyeon ise darmadağın olmuş haldeki pembe saçlının önüne geçmişti sakinleşmesini istercesine. Olanları anlamlandırmak istesede yapamıyordu bunu. Chanhee öyle öfkeliydi ki gözü hiçbir şeyi görmüyordu.
Juyeon'u iterek koşmaya devam etmişti.
Alışık olduğu bir manzaraydı artık dayak yemiş halde görmek onu. Fakat bu seferki diğerlerinden farklıydı. Chanhee ilk defa ortalığı ayağa kaldırmıştı.Tüm yurt patlayan silah sesiyle uyanırken Juyeon kabus gibi başlayan gecesinde Chanhee'yi adamın birini bayılatana dek tekmelerken bulmuştu.
Öfke nöbetine girmişti sanki kimse dokunamıyordu ona. Tek kelime etmeden, polislerin gelmesini beklemeden çıkmıştı yurttan. Bir yere yetişmeye çalışmak istiyordu her halinden belliydi.
Fakat bu durumdayken Juyeon onu yalnızca durdurmak istiyordu. Anlayamıyordu öfkesini.
Ne zamandan beri peşinden koştuğunu hatırlamıyordu bile. Geldikleri yere yabancıydı.
Gece hiç olmadığı kadar karanlık, Chanhee'nin gözleri yıldızlar kadar parlaktı.Yanlarından hızla geçen itfaiye aracanın önce karanlığı aydınlatışıyla, sonrada kulakları sağır eden siren sesiyle irkilmişti her ikiside.
Nefes almadan koştukları karanlık yokuşun sonunda alevler içinde kalmış bir ev karşılıyordu onları.
Büyük bir karabalık evin önünde geceyi aydınlatan ateş topunu izlerken gelen itfaiye ekibi insanları yararak müdahale etmeye çalışıyordu.
Chanhee'nin eviydi burası. Sormasına gerek bile kalmadan evine doğru bir saniye olsun düşünmeden koşan bedeni durdururken anlamıştı bunu.
İlk defa bu denli zayıf görmüştü onu. Juyeon'a bırakması için yalvarıyordu gözleri. Bedeni öylece sokağın ortasında çöküp kalmışken yapabildiği tek şey izlemek olmuştu yanan çocukluğunu ve gençliğini.
Daha fazla ne olabilirdi? Daha fazla ne kadar ileri gidilebilirdi?
Sinirleri bozulmuşçasına gülmeye başladı. Gülüşleri kahkahya dönüştü. Juyeon'un endişeyle kurduğu cümlelerin hiçbirini duymuyordu. Tüm sesler boğuklaşmış duyabildiği tek ses yanan evinden yükselen çıtırtılar, her yer bulanıkken net görebildiği tek yer alevler içinde kalmış eviydi.
"Bu evi seviyorum. Kışın soğuğunda tüm aileyi bir araya getirme gücüne sahip."
Canının deli gibi yandığını hissetti. Sanki o anda görünmez bir kaya tarafından tüm hızıyla ezilmişti hem ruhu hemde bedeninde var olan tüm uzuvları.
"Sıcacık ve huzurlu."
Annesinin kulaklarında yankılanan sesiyle nefesi kesildi. Elleriyle kulaklarını kapadı çaresizce.
Gecenin soğuğunu saç köklerine kadar hissetti yanan evinin alevleri kül ederken ruhunu.Bedeni titredi. Nefes almaya çalıştı. Isınmak istedi.
"Chanhee."
Soğuk parmaklarının üzerinde hissettiği sıcaklıkla irkildi önce. Gözlerindeki endişe sesine yansımıştı sanki. Her şeyi boğuk duyarken sadece onun sesiyle gelebilmişti kendisine. Varlığını henüz idrak edebilmişti.
"Buradayım."
Gencin sıcak, zarif parmakları Chanhee'nin pembelerinde kaybolmuştu önce. Hiç düşünmeden sıkıca sarılmıştı üşüyen bedenine.
Parmaklarını saçlarından çekmeden sakinleşmesini beklemişti öylece.
★
05022023
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Sleepy People / junew
Fanfictionşafak sökerken yan yana duran iki uykulu insan, birbirlerine iyi geceler demek için fazla aşık olan.