BÖLÜM 16: ÖDÜLÜMÜ İSTİYORUM

18K 593 118
                                    


Arslan Velioğlu halkın karşısında gizemli bir adamdı. İnsanların çoğu onu düzgün bir iş adamı olarak tanısa da o, istanbulun yeni sahibiydi. Hakkında yazılanlar bir elin parmakları kadar ya vardı ya yoktu.

Bir gün bir röportaj esnasında ünlü haber spikeri Serhat Değirmenci'nin sorusuyla şöyle diyor Arslan.

"Ben yetimhane büyüdüm. Erken yaşta kaçıp sokaklara sığındım. Doğuştan başladı benim hikayem."

Ve Serhat Değirmenci soruyor.

"Sokak çeteliğine de mi böyle başladınız peki?"

Gülüyor Arslan. Yüzünde manidar bir ifade var ama

karşısındaki spiker çok profesyonel.

"Dedim ya çocuğuz işte. Serserilikti bizimki. Öyle yaparsak kimse bize dokunmaz sanıyorduk."

"Şuan ki konumuzu almanız nelere mâl oldu?" Diye cesur bir soru daha geldi Serhat Değirmenci'den.

Ve ilk defa açık bir cevapla karşılık verdi Arslan.

"Hayatıma."

Arslan'ın ünü ben kendimi bildim bileli hayatımızdaydı. Ne zaman bir davet olsa ve annemler neredeyse sürükleyerek beni götürse görürdüm onu. Etrafında hep kadınlar olurdu. İçimde bir merak kabarırdı ona karşı. Bende asiydim çünkü. Hayranlıkla nefret arasında gidip gelirdim. Annem ve çevresi beni ve arkadaşlarımı Özellikle uzak tutardı ondan. Kötü şöhreti ondan önce gelirdi ve bir tek kadınlar karşı koyamazdı.

Arslan ve onun gizemli çekiciliği.

Medyada kendi isteği dışında bir kez bile yer almamış bu adamın evi şimdi yangın yerine dönmüşken bahçe setine bir adım bile yaklaşmama izin vermeyen adamların ellerinden kurtulmaya çalışıyordum.

"Lan bir bıraksanıza! Yardım etmek için geldim diyorum anlamıyor musunuz?"

"Efendim arkadaşlar ilgileniyor. Siz içeri geçin."

Öfkeyle soluduğum esnada gelen araba sesiyle herkes gibi bende oraya döndüm. Tanıdık araba sert bir virajla durdu ve içinden bir hışımla Arslan çıktı. Onu gören korumalar beni salarken seri hareketlerle bize doğru gelmesini izledim. Garipti. İlk defa bu kadar.. endişeli(?) görüyordum onu.

Tam karşımda durduğunda baştan aşağı hasar kontrolü yapar gibi süzdü ve iyi olduğumu anlar anlamaz yanımdan fırtına gibi çekip gitti. Giderken de "onlar İyi mi?" Diye sorduğunu duydum onu takip eden korumalardan birine. Kimler iyi mi?

Tam tekrar peşinden gidecekken kolumdan tutup beni zorla eve sürükleyen adamlarla bıkkınlıkla inledim. Ah ulan Arslan!

•••

Arslan'ın gelişiyle bahçe derin bir sessizliğe gömüldü. Sanki hiçbir şey olmamış gibiydi. Yine de ortalığı bu kadar çabuk toplamasını beklemiyordum.

Aslında aklıma takılan şey bu değildi. Bu adamlar zaten silahlara da silah seslerine de alışık insanlardı. Benim anlamadığım nokta evde bu kadar değerli ne vardı ki herkes benim gibi hayatında ilk defa bu durumda kalmış gibi tepkiler verip telaş yapmıştı? Hem Arslan ne demişti? 'Onlar iyi mi' kim iyi mi?

Bildiğim kadarıyla Arslan tek tabancaydı. Yıllar önce himayesine girdiği Kazım Velioğlu öldüğünden beri ne bir akrabası ne de yakını vardı. Yetimhanede büyümüştü zaten.

Kapalı pencerelerden görmeye çalıştığım yan bahçede korumalar dışında kimse yoktu. Gerçi sadece bir kısmı görünüyordu ama sessizlik hayra alamet değildi. Bu işte bir bokluk var ama çıkardı kokusu yakında.

"Gel benimle." İrkildim. Perdeyi tutmayı bırakıp arkamı döndüğümde yorgun bedene sinirle baktım.

"Ödümü kopardın hayran herif." Beni zerre takmadan arkasını dönüp gidince onun bu ifadesizliği beni de durgunlaştırdı. Ne oldu acaba?

Peşinden odadan çıktım ve kapısı sonuna kadar aralık odaya girdim. Arslan yorgun bir tavırla üstünü çıkarıyordu. Bakışlarımı ondan bir an olsun çekmeden eşofmanımı indirdim.

İkimizde hiç konuşmadan soyunup birbirimize döndük. O kadar üzgün duruyordu ki her şeyi unutup teselli veresim gelmişti. Bakışlarını benden çekip diz çekeceği esnada dalgınlığımdan kurtulup engel oldum. Sorgulayan gözlerle beni izlerken elinden tutup yatağa götürdüm onu. Yığılırcasına oturdu. Boş boş yeri izliyordu.

"Arslan." Dedim ne diyeceğimi bilemeyip.

"Ödülümü istiyorum."

"Ne?"

Kafasını aniden kaldırdı. "Ödülümü istiyorum... efendim."

Yutkundum. "ödül istiyorsan hak et."

Kaşları anında çatılırken geri gitmemek için kendimi zor tutuyordum.

"Nasıl hak edeceğim?"

"Şey... oyun oynayacağız!" Ne oyunu amına koyayım ya!

"Ne oyunu?" Bilsem keşke.

Sanki aklımda bir plan varmış gibi odanın içinde gezindim. Dolapları kurcaladım bir süre. Onun beni izlediğinin farkındaydım. Buradaki eşyaların çoğu ilgimi çekmediği için aklıma bir şey gelmiyordu. Derken en alt çekmecede bulduğum seksi iç çamaşırıyla durdum. Bu niye buradaydı lan?

"Onu giymemi mi istiyorsun efendim?"

"Ha?"

Arslan ağır adımlarla üstüme doğru yürüdüğünde yapabildiğim tek şey diz çöktüğüm yerden onu izlemek oldu. Ve tam karşımda kaldığında düşünmeden elimdeki iç çamaşırını aldı. Ben hâlâ onu izliyorken bir an bile tereddüt etmeksizin üstünde kalan son kıyafeti, baksırını çıkardı. Yutkundum. Arslan tehlikeli sırıtışıyla bile bile ağır hareketlerle giyinirken olduğum yerde çakılı kalmıştım. Çünkü o... harbiden... güzeldi.

"Giyindim efendim. Şimdi ne yapayım?"

"Yatağa git. Yüzüstü uzan."

Boğuk sesimle sırıtışı büyüdü. Kendinden emin, erkeksiliğini bozmayan adımlarla yatağa yürüdü. Bakışlarım yalnızca popo çizgisini kapatan deri iç çamaşırından bir an olsun ayrılmadı. Sikeyim, her hareketinde oynayan popo yanakları öldürücüydü.

Tıpkı dediğim gibi yüzüstü uzanıp yandan beni izlemeye başladığında ayaklandım bende. Çok fena olmuştum. Yanına gidip o günkü gibi bağladım ellerinden ayaklarından. Tek fark, bu sefer yüzüstü uzanıyordu.

Odada nefes seslerimiz dışında başka ses yoktu. Bir de benim çekmeceleri durmadan çekmem. Sonunda işe yarar bir şeyler bulunca yanına gittim. Yüzümde pis bir sırıtmaya eğildim. Heyecanlıydı.

"Şu kara gözlerin çok meraklı bakıyor." Cıkladım.

"Sevmedim."

Rahatsızca kıpırdansa da maskeyi yüzüne giydirdim ve boynundan tutup sertçe kafasını kaldırmasına sebep oldum.

"Boynunu öyle tut. Aferin." Zincirli tasmayı boynuna geçirip en ucundan canını acıtacak kadar kuvvetle çektim.

"Havla şimdi kuçu kuçu! Havla hadi oğlum!"

Nasıl bir beklentim vardı bilmiyorum ama sert bir hırlamayla bana dönen itaatkârıma eserinden gurur duyan bir sanatçı edasıyla baktım.

Siktir! Gece yeni başlıyordu.




Allahım! Ben bunu hangi kafayla yazdım ya! Çok utanıyorum lanet olsun. Arkadaşlar bölümü sevmezseniz sileceğim. Ciddili sileceğim hemde. Ayy çok cing oldu sanki. Düzeltemeden attım da zaten. Öleceğimmmmmmm!!!





Geceye Karışan Günahlar (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin