VELİOĞLU KONAĞI

10.4K 555 190
                                    

Bölüm şarkısı; Sena Şener: bak bana

İyi okumalar!

Altın kafese hapsedilmiş beyaz kuş.

Arslan'ın ölü karısı..

Çocuklarının annesi...

Kumral, açık tenli, güzel bir kadındı. Fotoğraftan bile belli olan hayat dolu bakışlarıyla ve kocaman bir gülüşle üstünde beyaz, küçük çiçekleri olan elbisesiyle çimenlik bir yerde poz vermişti. Arslan'ın karısı...

Bakışlarımı yavaşça ona çevirdiğimde bana dikili tedirgin siyahlarla gülümsemeye çalıştım, beceremedim. Kendime engel olamadan diğer çerçeveye iliştim. Bu sefer ailecek kameraya poz veren Velioğlu ailesini. Sesli bir iç çekişle Arslan'ın yüzünü okşadım cam üzerinden. Nazlı Velioğlu Arslan'ın koluna sarılmış, Arslan'ın kucağında kızı, karısının kucağında daha kundakta oğullarıyla kameraya gülümsüyorlardı.

Garip, diye düşündüm. Kıskanacağımı, hatta kıskançlıktan delireceğimi düşünmüştüm ama içimde zerre kıskançlık yoktu. Hissettiğim tek şey üzüntüydü. Arslan'ın fotoğraftan bile yansıyan yorgun bakışlarına karşı kızgın, küskün, kıskanç olmak ne bileyim, olmadı. Hissedemedim. Kıskanç biriydim. Birlikte olduğum insanların geçmişleriyle ilgilenmezdim ama geçmişini unutamayan biriyle birlikte olamazdım. Özellikle Arslan'a duyduğum böylesine yoğun duygulara karşı aksi bir durumun hiçbir tezahür de oluru yoktu. Ama şimdi tek istediğim onun kolları arasına girip hiç çıkmamaktı. Onun sadece benim olduğunu görmeye ihtiyacım vardı. Bu yüzden elimle elini kavradım. Başımı hafifçe sağa eğerken ''gidelim.'' Diye fısıldadım.

Arslan, benden böyle bir tepki beklemiyor olacak bir an duraksadı. Ardından ağır ağır başını salladı. Odadan çıkmadan önce çocuklarını kontrol etti. Beraber koridorda yürürken merdivenlerin orada durdurdu beni. Aşağı basamağa atacağım adımla yüzüne 'ne?' dercesine bakarken elimden çekiştirerek üst katın olduğu merdivenlerine götürdü bizi. Benim kaldığım evin aksine burası üç katlıydı.

''Nereye?" Diye sordum kısık sesle. Çocukları uyandırmaktan korkuyordum. Babalarına çekmişlerse rüzgar esse uyanırlardı kesin.

''Eve gelmeye pek hevesliydin. Şimdi odamı bile görmek istemiyor musun?" Diye oyunbaz bir tavırla konuştu, o bana tek kaşını kaldırmış bakarken cevap veremedim. Hızla beraber yukarı tırmandık. Tırmandıkça içimi bir sıkıntı doldurdu. Rahatsızlıkla kazağımın yakasını çekiştirdim.

''Arslan..'' Diye mırıldandım ama çoktan kata çıkmıştık.

''Gel.'' Dedi. Hâlâ elimi tutuyordu.

Kahverengi büyük bir kapının önünde durduğumuzda esmer elden güç almak istercesine sıktım. Biraz fazla sıkmış olacağım Arslan arkada kalmış bedenimi kendisiyle aynı hizaya getirdi. Ardından kapıyı açtı. Yutkundum.

''Girsene bebeğim.''

Tedirginlikle ona baktım. ''Arslan benim eve mi geçsek?"

Anında kaşları çatılmıştı.

''Sorun ne?" Dediğinde rahatsızlıkla yerimde kıpırdadım. Ne diyecektim, Karınla ikinizin olduğu odaya girmek  istemiyorum mu? Dudaklarım büzülmüş oflayacakken durdum, niye söylemeyeyim ki?

Fakat daha ''Burası karınla ikinizin odasıydı ya-" dememe kalmadan Arslan beni hızla içeri çekti.

''Benden başka kimsenin odası değil burası. Babamla Nazlı öldükten sonra aldım bu evi. Boşuna doldurma kendini.''

Ona yüzümü buruşturarak baktım ama daha ilk cümlesinde gevşedim. Farkında olmadan kasmıştım kendimi. Omuzlarım rahatlamayla çökerken ellerimizi ayırdım ve özgürce odayı süzmeye başladım.

Geceye Karışan Günahlar (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin