18: GECENİN KARANLIĞINDA

17.9K 642 70
                                    


Yaşanılanların üstünden bir saat geçmemişti ki odamın kapısı çalınmadan açıldığında uyku tutmayan gözlerimi gelen kişiye çevirdim. Arslan onda daha önce hiç görmediğim spor kıyafetlerle tam karşımdaydı. Ben hayretle onun üstüne başına bakarken sakince kafasıyla dışarıyı işaret etti. Usluca kalkıp takip etmeye başladım onu.

Çalışma odasına girip masanın arkasındaki sandalyeye yerleşti. Ardından eliyle önündeki misafir koltuklarını işaret etti "otur." Diyerek.

Hayretler içindeydim tavırlarına. Sanki dakikalar önce itaatim altında köpek olan adamla aynı kişi değillerdi.

Kişilik bozukluğu mu vardı acaba? Bu kadar çabuk değişmesini aklım almıyordu çünkü.

Umursamaz bakışlarını bana çevirip bir kağıdı masada sürerek uzattı.

"Oku, incele. Aklına takılan bir şey olursa söylersin." Ben kağıdı alırken o ellerini kafasının arkasında birleştirip geriye yaslandı iyice. Belirginleşen kol kaslarına bakmamaya çalıştım. Dikkatimi kâğıda veriyordum ama bu yazılanlar...

"Ne bu?"

"Sana istediğini veriyorum." Dedi kibirle.

"Sen nereden biliyorsun Pınar yüzünden haberleri erteletmek istediğimi?" Hesap sorar gibi konuşmaktan kendimi alamıyordum. O da bunun farkında olacak uyarıcı tonda sert bakışlarını yolladı. Yine de açıklama yapması aramızdaki durumdan ötürü diye düşündürmedi değil ama.

"Aldığın nefesten bile haberim var Erkmen. Şimdi şuna adam gibi bak sonra bana tatava yapma."

Bu Pınarın doğumdan sonra çocuğumun tüm yasal haklarından vazgeçtiğini gösteren yasal bir sözleşmeydi. Hem madden hem mânen hiçbir talepte bulunamayacaktı eğer bunu imzalarsa. Şartları ağırdı. Benim için en azından. Çünkü ne olursa olsun bir daha kızımı görmeyeceğini, görmeyi talep bile edemeyeceğini, aksi durumda tazminat davası açılabileceğini yazan maddeler beni düşündürttü bir an. Hele ki yasal vasisi olan benim olası ölümümde bile hiçbir şekilde sorumluluk almayacağını içeren madde derin bir soluğu içime çekmemi sağladı.

"Bunlar biraz fazla değil mi? Hele şu madde." Boş boş baktı suratıma.

"Ölürsen kızına o kadının mı bakmasını istiyorsun yani?" Sesi o kadar küçümseyiciydi ki yutkunmak zorunda kaldım hazmedebilmek için.

"Bilmiyorum annesi sonuçta. Belki canlı kanlı görürse her şey daha farklı olur." Dedim umutsuz bir çabayla.

"Buna daha kendin inanmıyorsun Oğuzhan." Haklıydı. Omuzlarım çökerken sinirle gözlerimi ovuşturdum.

"Ben sadece basit bir aile kurmak istedim. Herkesin sahip olduğu sıradan bir aile işte. Beni sevmese de olurdu. Çocuğumuzu sevse yeterdi ama o daha en başta vazgeçti kızımdan. Hatta biliyor musun ilk kızımdan vazgeçti. Öldürmek istedi meleğimi."

Aramızda bir sessizlik olduğunda gözlerimi sımsıkı yumdum dolan gözlerimi saklamak için. Gece gece insanların duygusal olduğunu da kanıtlamış oldum herhalde bu saçma ruh halimle.

"Sözleşmeyi gönderelim. Eğer onun değiştirmek istediği bir şey olursa hallederiz." Hızla ona döndüm gözlerimi açıp. Onun sesinde anlayış mı vardı bana mı öyle gelmişti?

"Öyle olsun." Dedim diyecek bir şey bulamayıp.

O ayaklanıp fax makinesinin başına geçtiğinde gözlerimle takip ettim onu. Kahretsin ki onun umrunda olmasa da yaşadıklarımız bende her geçen gün bir iz bırakıyordu. Hele daha üstünden bir saat bile geçmemiş olması... daha hazmedememiştim ki unutabileyim. Ve onu şimdi böyle arkası dönük görünce o ıslak ve sıcak anlar bir bir aklıma nüfuz etmeye başladı. Çıplak ve kaslı bedeni, iç çamaşırı, parmaklarımı içine soktuğum an, kuyruk...

Geceye Karışan Günahlar (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin