Bardağımdaki portakal suyunu yudumlarken ne kadar eşsiz bir tadı olduğunu düşünüyordum. Felix hyung, Seungmin ve Jisung hyungla dalga geçip onlarla aynı sınıfta olmadığımı söylüyordu. Ben kahkahalarla onları izlerken Seungmin kitap okuyordu. Bu gürültülü ortamda. Evet.
Okulun kafeteryasını incelemeye başladım. Etraf vıcık vıcık sevgili doluydu. Yüzümü buruşturup önüme döndüm. Tostumu yerken arkadan dokunan elle ısırdığım lokmam boğazıma kaçtı. Ben deli gibi öksürürken bütün kafeterya bize dönmüştü.
"İyi misin? Taehyung seni bulamayınca ders programını sana vermemi söyledi. Ben Jeon Jungkook. Resim öğretmeniyim. Şimdiki dersiniz resim. Aşağı resim sınıfına gel. Hadi görüşürüz!"
Yanaklarımı sıkıp el salladı ve seke seke kafeteryadan çıktı. Hepsini tek nefeste söylediğine mi şaşırsam beni nasıl tanıdığına mı bilmiyorum.
Jisung kahkaha atarken ona bir bakış atıp portakal suyundan yudum aldım.
_________________________
Zilin çalmasıyla birlikte Felix hyungla resim sınıfına iniyorduk. Bir sınıfla derslerimizin çakıştığını söyledi. Hepimizin sığacağı kadar büyük müydü?
O kadar büyükmüş.
Geniş alana şaşkınlıkla baktım. Bay Jeon'u görünce Felix hyung hemen yerine oturdu. Sıra arkadaşına baktım Felix hyungun, yanındaki şu sabahki kaslı çocuktu. Çift olarak hayal ettim, kesinlikle yakışıyorlar.
"Çocuklar merhaba! Nasılsınız?"
Ben,Yeonjun, Felix ve bir kız hariç kimse cevap vermezken yan odadan çıkan Bay Kim'e döndü bakışlar.
"Size nasılsınız dedi."
Hocanın bunu söylemesiyle yine bir iki kişi dışında herkes iyiyiz dedi. Ben, gözlerim Bay Jeon ve Bay Kim arasında mekik dokurken sırıtmaya başladım. Bay Kim'in sınıftan çıkmasıyla birlikte Bay Jeon bana döndü.
Sınıfta gözleriyle yer ararken en arkadaki boş yere baktı. Kafamı hocanın baktığı yere çevirdim ve revirdeki çocuğu gördüm. Doğrudan gözlerime bakmasıyla tırstım ve hocaya döndüm.
"Jeongin sen şimdilik benim masama otur. Ben haftaya bir sıra daha getirtirim."
Neden onun yanında oturmuyordum? Umursamayıp hocayı başımla onayladım. Hocanın masasına oturdum ve etrafı izlemeye başladım. Bay Jeon yan odadan bir sandalye aldı ve yanıma oturdu.
"Evet bildiğiniz gibi bugün tuval çalışacağız. Herkes istediğini çizebilir. Yağlı boya kullanacağız."
Hoca ayağa kalktı, bir tane tuval, boya ve fırça alıp yanıma geldi.
"Evet Jeongin. Gel sana öğreteceğim."
Hoca bana anlatırken dikkatle onu izliyordum.
Gülme sesi duyduğumda Felix hyung ve Yeonjun'un bana bakarak katıla katıla güldüklerini gördüm. Yanlarındaki çocuklar ise gülmemek için dudaklarını bastırsalarda nafile. Onlarda gülmeye başlayınca dil çıkardım. Neden güldüklerini anlamasam da-yüksek ihtimalle Felix hyung çocukluk rezilliklerimden birini anlatmıştı- Bay Jeon'a döndüm.
Bay Jeon çizdiği tabloyu gösterdi. Tabloda kendimi görünce şok olmadım değil. Şaşkınca hocaya baktığımda bana gülümsedi.
"İlham verici bir yüzün var bende çizmek istedim. İstersen al senin olsun."
Hocaya teşekkür edip tabloya baktım. Ben bu kadar güzel miydim?
"Tablosu bitenler kuruması için şuraya bıraksın çıkışta gelin ve alın."
Hoca ayağa kalkıp tabloyu bıraktı. Yavaş yavaş herkesin tabloyu bırakmasıyla birlikte Felix hyunga döndüm. Yeonjun'la konuşuyordu. Elindeki poşetten bir kutu brownie çıkarmasıyla oraya fırladım. Yeonjun ve ben aç ayı gibi beklerken açar açmaz aldık ve yemeye başladık.
"Hocam, dayanamam hocam."
Yeonjunun ağzındakilerle dediğine başımla onaylayarak hak verdim.
Felix hyungun yanındaki kaslı çocuk bize döndü.
"O kadar var mı tadı?"
Yeonjun kafasıyla onayladı.
"Al Changbin hyung tadına bak."
"E ben?"
Yeonjun'un yanındaki çocukla Felix hyung güldü.
"Sende al enişt- yani Soobin hyung."
Yeonjun Felix hyungun kolunu çimdikleyince Felix hyungun sözü yarım kaldı. Ben gülerken yanımıza bir çocuk geldi. Önce bana baktı. Bakışlarını çevirip fısıldamaya başladı.
"Hyunjin'in tablosuna bakın."
Dedi ve uzaklaştı. Arkamdaki dörtlüyle beraber bakışlarımı önce onların baktığı yerdeki çocuğa sonra ise tablosuna çevirdim. Kendimi görmemle adının Hyunjin olduğunu öğrendiğim revirdeki çocuğa baktım. Bana baktı, tabloyu Bay Jeon'un dediği yere koydu ve sınıftan çıktı. Diğerlerine döndüğümde Hyunjin'in arkadaşı olduğunu tahmin ettiğim Changbin bile şaşkınlıkla bakıyordu. Felix hyung brownie'yi bırakıp eşyalarını aldı.
"Siz bitirirsiniz. Bitirince kabı bana verin. Gitmem lazım."
Elimi tuttu ve dışarı çıkardı. Felix hyung heyecanla birşeyler anlatıyordu. Ben ise dinlememeyi tercih edip dalgın dalgın yürüyordum. Çarptığım bedenle yere düştüm.
Kafamı kaldırdığımda gülen Chan hyung ve çok soğuk olduğunu düşündüğüm Hyunjin'i gördüm. Hyunjin, korkutucu bakıyordu.
"Jeongin bugün bu iki oldu. İyi misin?"
Dedi ayağa kalktım ve özür diledim. Felix hyung ecel terleri dökmeye başlamışken ona garip bakıyordum. Neyden korkuyordu. Chan hyungu alıp birşeyler anlatacağını benim sınıfa çıkıp eşyaları koymam gerektiğini söyledi.
Başımla onaylayıp merdivenlere yönelecektim ki kucağımdaki eşyaların yarısının alınmasıyla duraksadım.
"Konuşma. Sadece yürü."
________________________
AAAAAAAAAAAAA. NOLUYO. USENMEZSEM YENI BOLUM ATARIM BAYBAY ;*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
inspiration, hyunin
SonstigesYang Jeongin Busan'daki okulunda zorbalığa uğruyordu. Bu yüzden annesiyle beraber Seul'e taşındılar. Jeongin arkadaşlarıyla aynı okula gitmeye karar vermişti. Yeni okulunda, arkadaşlarıyla çok daha mutluydu, fakat nereden bilsin; herkesin ürktüğü, m...