(Yazardan)
"Ve pankek de burada."
Bayan Yang pankeki masaya koyduğunda hemen torununun yanına oturdu.
"Jeongin, beni sevgilinle tanıştırmayacak mısın?"
Jeongin utanırken Hyunjin gülüyordu.
"Büyükanne o benim sevgilim değil. Beomgyu sallıyo."
Bayan Yang aldırış etmeden karşısındaki genç adama döndü.
"Senin adın ne genç adam?"
"Ben Hwang Hyunjin efendim."
"Bana büyükanne diyebilirsin. Bizim ailenin damadısın sen."
"Büyükanne!"
"Ne var canım? Tamam illa seninle evlenmek zorunda değil. Ben ona bulurum birilerini."
Jeongin'in morali istemsizce bozulurken Hyunjin bunu farketmişti. Gülümsedi ve önündeki pankekten birazını Jeongin'in tabağına koydu.
"Hepsini yiyemem ben. Al sen ye."
"Jungwon kamerayı versene aptal. Momentı kaçırdık. Salak."
Beomgyu, Jungwon'u döverken Jeongin'in gözleri kuzenlerine gitti. Derin bir nefes verdi ve pankekinden bir ısırık aldı.
"Sizden adam olmaz. Beomgyu defol mutfağı temizle. Jungwon sen de dışarıdaki çiçekleri sula."
Bayan Yang torunlarını gönderip telefonuyla uğraşmaya başladı.
"Jeongin-ah Busan'daki kuzenini hatırlıyor musun? Hyunshik. Bak evlenmiş."
Jeongin büyükannesinin gösterdiği fotoğrafa baktı ve kafasını salladı.
"Üniversiteye gitmiyor muydu o?"
"Evet. Ne güzel evlenmiş. Karısının bir arkadaşı varmış. Seni görmüş, beğenmiş. Bir tane görüşün olur mu?"
"Yok büyükanne istemiyorum. Hem nerede görmüş beni ya? İstediğim kişiyle evleneceğim ben."
Bayan Yang'ın pes etme gibi bir niyeti yoktu. Hyunjin ise yemek yemeyi bırakmış onları dinliyordu.
"Jeongin-ah nolur? Beni kırma. En azından sadece bir konuşun. İstemezsen zorlamayacağım."
Jeongin insanları üzmeyi sevmezdi. Özellikle sevdiği insanları. Sadece konuşuruz ve reddederim diye düşündü.
"Tamam. Ama kabul etmeyeceğim, emin olabilirsin."
Hyunjin elindeki çatalı sıkarken yemeğine devam etti.
"Jeongin yemeğini soğutma hadi."
Jeongin büyükannesine gülümseyip yemeğini yedi. Jeongin portakal suyunu içerken, Bayan Yang istemese de sordu.
"Jeongin-ah, sormak istemiyorum ama; baban olacak o karaktersizden hala birşey yok mu? Annen yıllardır uğraşıyor."
Jeongin elindeki bardağı sıkmaya başladı. Gözleri yanarken, kafasını iki yana salladı. Bayan Yang Jeongin'in sırtını sıvazladı.
"Annene söyle, bir arasın beni."
"Tamam."
Hyunjin, dikkatlice Jeongin'e bakarken üzüldüğünü farketmişti. Boğazını temizleyip konuştu.
"Ben hesabı ödeyeyim."
"Ben öderim. Ben getirdim zaten bizi buraya. Bekle."
Jeongin, Hyunjin'den hızlı davranıp büyükannesi itiraz etse de parayı ödedi. Hızlıca büyükannesi ve kuzenleriyle vedalaşırken belli etmiyordu üzgün olduğunu. Jeongin iyi bir oyuncuydu.
Fakat Hyunjin, Jeongin'in üzgün olduğunu anlıyordu. Jeongin ile beraber arabaya bindi. Rastgele bir müzik açıp arabayı çalıştırdı.
"Jeongin, ağlayabilirsin. Kendini tutma."
Jeongin'in gözünden bir damla yaş firar ederken Hyunjin, arabayı yavaş kullanıyor arada bir Jeongin'i kontrol ediyordu. Arabayı ev yerine nehrin kenarındaki parka sürdü. Temiz hava iyi gelebilir diye düşündü.
Jeongin ise yol boyunca babası olarak görmediği adamın neden onları terk ettiğini düşünüyordu, ama mantıklı bir sebep bulamıyordu. Babası, Jeongin'i çok severdi. Eşini de aynı şekilde. Anlamıyordu Jeongin.
Hyunjin, arabayı park edince Jeongin etrafına baktı. Yol boyunca başı eğik olduğu için farketmemişti.
"Hyung, neden buraya geldik?"
"Temiz hava iyi gelir diye düşündüm. Ayrıca, eğer iyi gelecekse... sarılmak ister misin?"
Jeongin göz yaşlarını silip kollarını yan koltuğundaki Hyunjin'e doladı. Hyunjin'de ona sarıldığında bir süre öyle kaldılar. Jeongin, Hyunjin'den ayrıldıp gülümsedi.
"Teşekkür ederim hyung."
"Önemli değil. Ne zaman sarılmak istersen ben buradayım."
Hyunjin gülümsedi. Kemerini açıp dışarı çıktı. Jeongin de dışarı çıktığında Hyunjin'le beraber nehrin kenarında yürümeye başladılar.
"Hyung, evdekiler endişelenmesin?"
"Boşver, birşey olmaz. Çimlere oturalım mı?"
Jeongin başını salladı. Beraber çimlere oturup nehri izlemeye başladılar.
"Jeongin, anlatmak ister misin?"
Hyunjin tereddüt etse de, bir yerde bunun iyi geldiğini okumuştu. Jeongin, derin bir nefes aldı.
"Babam olacak o adam, ben 6 yaşımdayken annemle beni terk etti. Çok net hatırlıyorum, akşam babam ve anneme iyi geceler diyip odama koşmuştum. Çok mutluydum çünkü ilk defa lunaparka gitmiştim. Ben erken uyanan bir çocuktum, babam da öyleydi. Sabah uyandığımda koşarak içeri gittim, babam uyanınca hep televizyon izlerdi. Ama orada yoktu. Umursamadım, annem ve babamın yatak odasına çıktım. Yatakta sadece annem vardı. Bütün odaları gezdim. Heryeri. Ama yoktu. Oturma odasından geçerken koltuğun üzerinde mavi bir kağıt farkettim. Birşeyler yazıyordu ama okuma yazma bilmiyordum. Annemi uyandırıp babamı bulamadığımı, bir kağıt bulduğumu söyledim."
Gözündeki yaşları sildi Jeongin, Hyunjin destek vermek amaçlı elini Jeongin'in beline atıp okşadı. Jeongin soluklanıp devam etti.
"Annem, notu okurken ağlamaya başladı. Ne olduğunu bilmiyordum ama annemi ağlarken görünce çok üzülmüştüm. Annemle beraber ağladık orada. Annem bana hiçbir şey söylemedi. Sadece 'Baban artık yok.' dediğini hatırlıyorum. Arkadaşlarımın babalarını görünce çok üzülüyordum. Büyüdükçe babamın ne yaptığını anlamıştım. Bizi terk etmişti."
Jeongin dizlerini kendine çekip ağlamaya devam etti. Hyunjin ise Jeongin'e sarıldı. Jeongin üzülünce o da üzülüyordu. Jeongin'i üzgün görmeyi sevmiyordu. Jeongin hıçkırdıkça içinde bir burukluk hissediyordu.
"Jeongin, lunaparka gitmek ister misin?"
________________Bir tık üzücüydü. Bir tık. Nys. Szi. Svyrm. Cnm. Muck. By.🌹
ŞİMDİ OKUDUĞUN
inspiration, hyunin
RandomYang Jeongin Busan'daki okulunda zorbalığa uğruyordu. Bu yüzden annesiyle beraber Seul'e taşındılar. Jeongin arkadaşlarıyla aynı okula gitmeye karar vermişti. Yeni okulunda, arkadaşlarıyla çok daha mutluydu, fakat nereden bilsin; herkesin ürktüğü, m...