Bugün tatilimizin 2. günüydü. Kahvaltımızı ormanlık bir yerde yapacaktık. Piknik gibi yani. O yüzden Yağmur'la çok heyecanlıydık. Ulaş ne düşünüyor bilmiyorum. Ama çok rahat görünüyor.
Aklıma bir fikir geldi. "Ay Yağmur, su tabancası da alalım mı yanımıza?" "Olur valla ne güzel düşündün. Ulaş'a da haber verecek miyiz?" "Bence ona da tabanca alalım ama ona da tabanca aldığımızı, onu ıslatınca öğrensin. Hazırlıksız yakalayalım yani. Yüz ifadesini çok merak ediyorum." "Çok fenasın Nilüfer. Tamamdır. Otelin karşısında bir bakkal var alıp geleyim ben hemen. Ulaş sorarsa hava almaya çıktı falan de uydur bir şeyler."
Kapıyı açtım. Elinde piknik sepetiyle Ulaş gelmişti. Ay ne diyecektim ki şimdi ben buna? Ona yalan söylemeye kıyamıyorum ki? Ya her şeyi berbat edersem? Yağmur nerede kaldı?
"Hadi Nilüfer gidelim. İçecekler ve kek hazır mı?" İçimden yalan söylememe sebep olacak bir soru sormaması için ona yalvarıyordum. "Evet hazır." Ona attığım endişeli bakışlarıma şüpheyle karışık "Ama şey." diye karşılık verdi. Bir şey sakladığımı anladı işte Allah kahretsin ya! Neyse sakın ol Nilüfer. "Ney?" dedim. Hala neden korkuyla baktığımı sorguluyordu. "Yağmur giyiniyor herhalde?" "Hayır dışarıda. Marketten bir şey alması gerekti, çok uzaklaşmadı zaten gelir şimdi." Ulaş kuşku dolu gözlerle beni süzmeye devam etti. Koray'la buluştuklarını falan mı düşünüyordu acaba?Yağmur tam kapıdan içeri girerken "Nilüfer var ya Koray'la karşılaştık. Meğer o da yan odamızda kalıyormuş. Ulaş solumuzda ya o da sağımızdaymış. Bu arada bu kapı neden açık? Ya gelen ben olmasaydım? Bu kadar tedbirsiz olduğuna inanamıyorum." Panikle Ulaş'a baktım. Sinirle yere bakıyordu. "Kanka Ulaş da geldi gidelim hadi." dememle Yağmur endişeyle Ulaş'a baktı. Ulaş'ın Koray'dan neden hoşlanmadığını bilmiyorduk ama eğer Koray'la vakit geçirirsek ve Ulaş bunu öğrenirse pek hoş şeyler olmayacağının farkındaydık. Allah'ım, annem değil babam değil ne oluyor buna? Yağmur da ben de istemsizce onu dinliyorduk. Yağmur da ben de dik başlıydık; eğer isteseydik Ulaş'ın tehtidini umursamayıp kendimize yeni bir rehber tutabilirdik. Sanırım ona güvenmeyi seçmiştim ve Yağmur bana olan bağlılığından Ulaş'la tatil yapma şansımı yerle bir etmemek için bana uymuştu. Genelde hep mantıklı kararlar alan ve ne olursa olsun bildiğini okuyan bir kız olmuştu. Benim kararlarıma uymasının sebebinin aynı zamanda Ulaş'ın haklı olabileceği düşüncesi olduğunu düşünüyordum.
Ulaş'ın poşeti görmesiyle dikkati dağılmıştı. Poşetin rengi siyah olduğu için içi görünmüyordu. "Ne var onun içinde?" Gülümseyerek Yağmur'la bakıştık. Yağmur:"Şey boşver." Ulaş özel olduğunu düşünerek üstelemedi. Gerekli eşyalarımızı da alıp otelden çıktık.
İstediğimiz yer biraz uzaktı. O yüzden taksi çağırdık. Yolculuk on dakika sürdü ve kimse konuşmadı. Sanırım herkes Yağmur'un Koray hakkında konuşmasını düşünüyordu.
Yağmur benim için hızlı davranıp öne bindiği için yüzünü göremiyordum. Ulaş ise yanımdaydı. Camdan dışarıyı seyrediyordu. Şaşırtıcı bir şekilde göz ucuyla değil, direk kafamı çevirip baktım. O da bana baktı. Endişeli görünüyordu. Bir şey demeyeceğimi anlayınca tekrar cama döndü. Ben de öyle yaptım.
Burası ormandı. Hem de kocaman bir orman. Her yer yemyeşildi. Bulunduğumuz yer ormanın başıydı. Çocuklar etrafta koşuşturuyor, aileler/sevgililer yürüyüş yapıyor, bir şeyler yiyorlardı. Daha sessiz sakin bir yere gitmek üzere yürümeye devam ettik.
"Nilüfer, burada ne güzel saklambaç oynanır." dedi Yağmur bana muzipçe bakarak. Yağmur'a baktım. Bence harika bir fikirdi. "Birkaç saatliğine çocukluğumuza dönsek ne olur ki?.. Değil mi Ulaş?" Ulaş bize gülümseyerek baktı. Ay aman sanki sen çok büyüksün. -Sanırım biraz bilgi vermem gerek. Ulaş normalde bizden bir yaş büyük ama sınıfta kaldığı için bizim gibi son sınıf öğrencisi.-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MATRUŞKA
Teen FictionHayat matruşka gibiydi. Çok kötü bir şey yaşayıp sonum geldi sanıyordunuz ama içinden bir olay daha çıkıyordu ve çok mutlu oluyordunuz. Sonra tekrar üzülüp daha sonra tekrar mutlu oluyordunuz. Hadiseler çıktıkça çıkıyordu. Acaba bu yaşadıklarım son...