7. Bölüm

35 4 4
                                    

(Nilüfer'in anlatımıyla...)

Yağmur lavaboya gideli tam on dakika olmuştu. Ulaş da çoktan hesabı ödemişti ve Yağmur'u bekliyorduk. "Bir bak istersen Nilüfer, bir şey mi oldu acaba?" dediğinde çok endişeli görünüyordu. Endişelendiğinde hep olduğu gibi bacaklarını sallamaya başlamıştı. Endişesinin ardında bir şeyler sakladığına emindim. Hızla sakin olmaya çalışarak lavaboya gittim.

Gülmeye çalışarak -kendimi kandırıyordum- "Yağmur, tuvalete mi düştün kanka?" dediğimde ses gelmedi. Bir dakika... Ses gelmedi?! Sakin kalmaya çalıştım. "Bak, lavaboda konuşmak uygun değil diye susuyorsun sanırım ama bir cevap bekliyorum, bizi endişelendirdin." Yine ses gelmeyince tek tek kabinlere baktım. Hepsi boştu. Allah kahretsin!

Yerdeki telefonunu fark ettim. Ona bir şey olmuştu ve telefonunu düşürmüştü. Ya da iz bırakmak için bırakmıştı. Ama eğer öyleyse yer tespidi yapamazdı ki polisler! (Bunu izlediğim dizilerden biliyordum.)

"Lanet olsun neler oldu burada?" Ulaş gelmişti. Onun sesini duymamla dolan gözlerimin boşalması bir olmuştu. Normalde de bazen heyecanlanınca hızlı konuşsam da bu sefer hayatımda hiç olmadığı kadar hızlı konuşuyordum. "Yağmur'a bir şey olmuş! Telefonu burada ama kendisi yok! Tüm kabinlere baktım!" Ulaş bütün beyin fonksiyonları devre dışı kalmış gibi bakıyordu. Donakalmıştı. Aklına bir olasılık gelmişti ve bunun gerçek olup olamayacağını sorguluyor gibiydi. Zaman kaybediyoruz, hemen kendine gelebilsin diye kollarından tutup sarstım. "Hadi, bir şeyler yapalım artık!" diye bağırdığımda hemen bir arama yaptı. Yunanca konuşsa bile adres verdiğinden polislere haber verdiğini anlamıştım. "Güvenlik kameralarına bakacağız." demesiyle tüm gözleri üstümüze çektiğimizi umursamadan koşarak lokantanın ilgili yerlerinden izin istedik.

"Hanımefendi, kamera kayıtlarına sadece Ulaş Bey bakabilir." uyarısını aldığımda Ulaş hemen içeri girdi ve bileğimden nazikçe tutup beni de içeri götürdü. Kameralara bakamadım ama beni kesinlikle yanından ayırmak istemiyordu. Anlamıyordum. Ben kameralara bakamıyorsam Ulaş neden bakıyordu? Ulaş kameralara bakıyorsa ben neden bakamıyordum? Çok basit bir şeydi ama benim aklım durduğu için bunu anlamamıştım ya da burada yine bir şeyler dönüyordu. Sanırım ikinci olasılık daha yüksekti.
Ama tabii ki şimdi bu konu hakkında dışımdan Ulaş'ı sorgulamadım. Her saniye bizim için değerliydi. Her şeyin bir zamanı vardı.

Ulaş kameralara baktıktan sonra tam bir şey bulup bulmadığını soracaktım ki sözümü kesti. "Soru sorma Nilüfer. Ama Yağmur'u bulmamıza az kaldı. Bunu bil." Soru sorma demesine rağmen beni bileğimden tutup nereye götürdüğünü bilmek istedim. İçimden kızmaması için dua ederek sordum. "Peki nereye gidiyoruz?" Bıkkınlıkla cevapladı. "İyi ki soru sorma dedim Nilüfer. Otele gidiyoruz." Biraz bozulmuştum ama Yağmur kaçırıldı diye hiçbir şey demedim. Zaten normalde böyle yapmazdı. Kesinlikle onun bilip de benim bilmediğim şeyler vardı. Belirsizlikten nefret ediyordum üstelik en yakın arkadaşımın başı dertteydi. Mideme resmen öküz oturmuştu ve sürekli gözlerimden yaşlar almaya devam ediyordu.

Otele vardığımızda Ulaş beni odasına götürdü. Kapının kilidini açarken bile bileğimi bırakmamıştı. Odaya girip kapıyı kapattığımızda bıraktı. Şaşkın şaşkın gözlerine baktım. "Ulaş neden buradayız?" dediğimde gözlerinden endişe akıyordu. "Şeyy, güvende olduğundan emin olmak istiyorum. Bu gece benim odamda kal. Merak etme koltuğu mutfağa taşıttım, mutfakta yatacağım. Rahatça uyuyabilirsin. Ben zaten girmem ama istersen kapını kilitleyebilirsin." deyip anahtarı elime tutuşturdu. Namusum konusunda kesin ve net çizgilerim olduğu için kabul etmememden korkuyordu. Kabul etmem için gözleriyle yalvarıyordu. Gözbebeklerinin ta içine baktım. Kötü bir niyeti zaten olmazdı. Sadece beni korumak istemişti ve iyi niyetini geri çevirmeyecektim. Anahtarı aldığımda rahatlamıştı. Bana iyi geceler deyip bilgisayar ve telefonunu alarak mutfağa gitti. Mutfakta koltukta uyumasına içim rahat etmeyecekti ama yapabileceğim bir şey de yoktu. Yatağa uzandım. Kapıyı kilitlemeyecektim, ona güveniyordum. Uyumak değil Yağmur için bir şeyler yapmak istiyordum fakat şu anlık tek yapabileceğim dua etmekti. Kafamda binbir farklı düşünce birbirine girmişti. Hatta bir ara Yağmur telefon bakarken bir anda süblimleşti de o yüzden mi telefonunu görebildik ama onu göremedik diye bile düşünmüştüm. Sonra da zeka seviyemi sorgulamaya başlamışken uyuyakalmıştım.

MATRUŞKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin