5

179 23 28
                                    

***

Zile bastım birkaç kere, bu gürültüye rağmen nasıl hala uyuyordu bu aptal? Evi iki katlıydı, gayet güzeldi ve bahçesinde çiçekler vardı. Yan bahçesinde ise ne zamandır orada olduğunu anlamadığım kadını gördüğümde kadın beni süzdü. "Kimi arıyorsun kızım?"

"Jungkook'u almaya gelmiştim." dedim sessizce. Kadın önce bana, ardından bindiğim bisiklete baktı, garip garip.

Bisikletimin kornasını çaldım bir kere daha."Jeon Jungkook!" diye bağırdım tüm gücümle. Birkaç dakika sonra ses tellerimi kaybettiğimde ikinci kattaki pencerenin perdesi aralandı ve penceresi açıldı. Ardında gözlerini ovuşturarak bir adet Jungkook bulunuyordu, gözlüksüz kesinlikle çok farklı görünüyordu. Bana uykulu gözlerle ve dağınık saçıyla baktığında elimi salladım. "Seni almaya geldim."

"Siz nereden tanışıyorsunuz ki kızım?" Jungkook, odanın içinde kaybolurken ben de yan bahçedeki teyzeye dönmüştüm. Dedikoducu kadınlar yok mu şunlar, çok fenalar. Eğer köşe bir mahallede doğmuş olsaydım muhtemelen sabahten akşama kadar nereye gittiğimi gözetleyen teyzeler olurdu camlarımızda. Bu yüzden şanslıydım, ama Jungkook'un başına bir şey gelmeyeceğinden neredeyse emindim. Teyzenin yanına doğru ilerlettim bisikleti. "Gay bardan." dedim. Kadın elini ağzına götürdü ve ağzını kapattı şaşkınlıkla. Ne olduğunu biliyor muydu ki bu kadın. "Ben de aslında erkektim," dedim bacaklarımın arasına bakarak. "Sonra Jungkook gay bara gelmeyi bıraktı." Dünyanın en büyük trajedisi başıma gelmiş gibi sesimi titrettim. "Artık sadece kızlardan hoşlandığını duyunca ben de kıza döndüm." O kadar eğleniyordum ki, cebimden telefonumu çıkarıp Taehyung'ın fotoğrafını gösterdim ona. "Eskiden de yakışıklıydım."

Kadın şok içinde dehşetle telefona baktı. "Vah, vah." dedi yan bahçeye bakarken. "Beklemezdim bu çocuktan, eli ayağı düzgün birine benziyor." Kafamı sallayıp telefonumu cebime sıkıştırdım. "Sen de çok yakışıklıymışsın, kızım."

Bu sırada Jungkook, bahçe kapısında belirmiş, teyzenin son dediğini duymuştu. Şaşkınlıkla bana bakarken ona gülümsedim. "Görüşürüz, teyze." diyerek el salladım ona da, ve kadın mırıldanarak dehşet içinde evine girdi. Girmeden önce de Jungkook'a kınayan bakışlar atmıştı. Bu küçük mahallelerde herkes birbiriniz tanırdı, şimdi yayılsın dedikodu.

"Gerçekten bisikletle mi geldin?" dediğinde kendi bisikletini de dışarı sürüklemişti. Okula bisikletle mi geliyordu genelde, bunu bilmiyordum ama dün bisikleti yoktu. Belki de otobüs kullanıyordu. "Burada babanın uşağı yok aslanım." dedim gülümseyerek. "Birlikte gidelim diye buraya kadar da sürdüm bir de ben bunu, bacaklarım güçsüz benim. Çektiğim çileye verdiğin cevap bu mu?"

Gözlerini kısarak bana baktı ve bisikletine atladı. "O kadın ne diyordu?" Dudaklarımdaki kıkırtıyı bastırdım. "Hiç."

"Senin yakışıklı olduğunu söyledi. Ne söyledin kadına?"

"Eskiden erkek olduğumu." dediğimde Jungkook, bisikletini hızlandırdı ve direksiyonunu önüme kırdı hafifçe. "Sen kafayı mı yedin? Neden bunu yaptın?"

Saçlarımı savurdum. "Yarın beni sen alırsın diye."

Kahkaha attı, marketin oraya geldiğimizde ufak bir mola vermiştik. Şaka bir yana gerçekten yemekhaneye gelmiyordu. Onunla beraber markete girdiğimde muzlu süt dikkatimi çekmişti, o da elinde bir tane taşıyordu. Öğle yemeği kutularından aldı ve kasaya gittiğimizde sütümü de ödemişti. "Cimriydin sen hani," dedim sütü çantama atarken. "Sorun değil, akşam yemeğini ısmarlayabilirsin bana." dedi dalga geçercesine. Al beni de ye, doymuyorsun herhalde.

"Dün okuldan çok havalı bir şekilde spor arabasıyla çıkıyorduk, şimdi de iki tane bisikletle okula giriyoruz. Havamız söndü sanki biraz?" Soru soran gözlerle bana baktığında omuz silktim. "Havalı olmamız gerektiğini kim söyledi? Biraz da böyle takılmak istiyorum."

School Nerd | jenkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin