14

130 14 5
                                    


Okulun magazin sayfasındaki haber resmen bomba etkisi yaratmıştı ve okuldaki herkesin konuştuğu tek şey buydu. Min Yoongi'nin bu olayla nasıl başa çıkacağını hepimiz merak ediyorduk. Haber, siteye düştükten 26 saat sonra bile haberin kaldırması için bir girişimin bulunmaması aklıma pek de iyi düşünceler getirmiyordu.

Başkan Min, ilk defa Yoongi'nin götünü toplamak için bu kadar gecikmişti.

Birkaç gün kafamı dinlemek için okulun yakınında tuttuğum apartta kalıyordum, eve gitmek hiç olmadığı kadar canımı sıkıyordu. Annemin hastalığı gittikçe ilerlemişti ve dün akşam eve girdiğimde beni tanımadığından ötürü yaygarayı kopartmıştı. Sakinleştirici verip uyutsalar da bir şekilde moralim bozulmuştu ve küçük dairemde biraz kafa rahatlatmalıydım.

Doktorlar, ilaçların işe yaramadığını söylüyordu. Babamın ise hangi cehennemde olduğunu bilmiyordum. Koskoca Kim Grup'un başkanı her şeye sahip çıkıyordu da ailesine sahip çıkmıyordu bir tek. 

Yoongi'yi kaç kere aradığımı bilmiyordum, her seferinde meşgule atıyordu.

"Park Jimin ile konuşmanın vakti geldi." Diye mırıldanıp yatağımdan kalktım. Yoongi cevap vermediği için ona hesap vermek zorunda değildim, aramalarımı açsaydı pek de memnun olmayacağı ziyaretinden haberi olurdu.

Geçen sefer Park Jimin'i evine bıraktığım için evi biliyordum, üstümü giyinip bir şeyler atıştırdıktan sonra arabama atladım .

Haftasonu olduğu için rahattım. Park Jimin, bir apartman dairesinde oturuyordu. Apartman dairesi normaldi ve orta halli olduklarını düşünüyordum. 

Jungkook'un vasat üstü müstakil minik villasından çok daha iyiydi burası. Villa demeye bin şahit. İki katlı minik döküntü derdim olsa olsa.

Park Jimin'in numarasını hastaneye ihtiyacı olursa tekrar yardımcı olabilmek için almıştım tabii. Bu da koca bir yalandı ama aptal çocuk bana numarasını hemen vermişti.

Onu aradım.

"Efendim?" Uykulu tatlı sesiyle telefonu açınca gözlerimi devirdim. Dışarıda kıyamet kopuyor sen uyu paşam.

"Ben Jennie. Konuşmamız lazım, seni dışarıda bekliyorum." Dedim buz gibi bir sesle.

"Dışarıda mı? Bu saatte? Jennie mi? Yoongi'nin kankası olan mı?" Durdu birkaç saniye. Sonrasında sesi daha net gelmeye başladı. Ayılmıştı.

"B-bekle geliyorum hemen."

Telefonu suratına kapattım. Beklemekten nefret ederdim. Birkaç dakika sonra apartmandan çıkan dağınık saçlı, ama şık giyimli Park Jimin ile bakıştım.

Fazla tatlıydı. Yoongi'nin en sevmediği şeydi, ideal tipinden fazla uzak biriydi.

Arabaya bindiğinde motoru çalıştırdım. "Günaydın Jennie!" Dedi tatlı sesiyle. Kulaklarımı kapatamadığımdan yüzümü ekşittim.

"Öncelikle sessiz konuşuyorsun." Dedim düz bir sesle. "Birlikte bir kahvaltı yapalım. Sonrasında geri bırakırım seni. Şu dava hakkında konuşmamız lazım."

"Peki." Dedi ağlamaklı bir sesle. Mırıltı gibi çıkan sesine karşın ona dönmüş ve şişmiş kırmızı gözleriyle bakışmıştım. 

"Ağladın mı sen?" O kadar şişmişti ki gözleri en az bir gün böyle ağlamış olmalıydı.

"Biraz." Birazmış, götüm.

"Tamam bizim her zamanki mekana gidiyorum. Sorun olur mu? O zamana kadar konuşmak zorunda değilsin, en azından dava hakkında."

School Nerd | jenkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin