Dün gece, Demir uyuduktan sonra camın önüne oturmuş ve sabaha kadar burada beklemiştim. Düşüncelerimin esiri olduğum bir gece daha yaşanmıştı. Bu gece en zoru olmuştu, abim ölümün kıyısından dönmüştü,
Ayza, ben başaramayacağım.
Olmuyor, uğraşma abiciğim.
Hadi sen uyu, bende uyurum şimdi geçer.
Ayza, iki gün bir kabus gibiydi.
Dayanamıyorum artık!
Abiniz, şu anda yoğun bakımda, sizi bilgilendireceğim.
İleri bir evre...
Zor ama yapacak, başka çaresi yok.
Anne, benim sevdiğim adam bu mu? Anne, o ölüyor...
İntihar etmeye bile kalkışmıştı, ama başarmıştı. Her akşam, içi çıkana kadar kusar, saatlerce ağlardı. Bırakmak için kullanacağı ilaçlara bağımlı kalmasıda bir olasılık.
Olduğum yerden kalkarak yatağa doğru ilerlemiştim. Saat kaçtı bilmiyordum, zaman kavramını yitirmiştim artık. Sadece sabah olduğunu biliyordum, ve hava aydınlanalı çok olmuştu.
Demir ise hâlâ uyuyordu, burada kaldığım üç gün boyunca her uyandığımda, onu karşımda gördüğüm için korkmuyor değildim.
Uyku düzeni belli ki yoktu. Bu kadar uyuması ise çok normal bir şey değildi. Yanına ilerleyerek bir süre izlemiştim, huzurlu bir uykudaydı belli ki. Alnına yapışan saçlarına dokunmuştum. Saçlarını alnından çekerek elimi yanağına doğru indirmiştim elimi.
"Demir..." yanına oturarak izlemeye devam etmiştim. "Artık uyanmalısın, çünkü öldüğünü düşünmeme çok az kaldı." Gözlerim artık kapatıp açarken fazlaca acıyordu, bir yandan da dolu dolulardı. Demir yatakta hareketlenerek bana doğru dönmüştü, yanağının üzerindeki elimi iki eli ile tutmuştu.
"En azından yaşıyorsun." Kafasını sallayarak gözlerini açmıştı, şu anda bir çocuktan farkı yoktu. Küçük bir çocuk gibiydi. Ve hiç iyi değildi.
"Ölmedim." Pürüzlü ve boğuk sesi ile parmakları elimin üzerinde gezinmeye başlamıştı. Ölmedim demişti ve canım daha çok yakmıştı, saatlerce ağlamak istiyordum. Neydi sebebi?
"Nasılsın?" Gözlerini elime indirmişti.
"Çok yorgun hissediyorum." Yorgunum Ayza, sadece uyumak istiyorum. Uyuyunca geçiyor anlıyor musun, sürekli gözlerim açık kalırsa dayanamam zaten bu işkenceye.
"Uyumak ister misin?" Kafasını olumsuz anlamda sallayarak doğrulmuştu. Daha sonra ise gözlerini gözlerime çıkarmıştı. Bir şeyler yemesi gerekti.
"Gözlerin kan çanağı olmuş, neden?" Sabaha kadar göz yaşı döktüğüm içindi. Zaten öylece uyuyor olması bile korkutuyordu beni.
"Gece bir şeye ihtiyacın olabilirdi, o yüzden uyumamayı tercih ettim." Umarım abim kadar ileri bir evrede değilsindir diye düşünmekten kendimi yedim.
"Kendini sorumlu hissetmene gerek yok, yanımda olsan yeter, bir şey hissettirmeyeceğime emin olabilirsin." Bu kelimeleri zoruma gidiyordu, ben insan kaybetmeye alışık değildim. Tamam belki hiç bir şeyim olabilirdi, fakat göz göre göre ölmesine izin veremezdim, bebeğim gibi.
"En son, kendimi sorumlu hissetmemem gerektiği söylendiğinde, onu kaybettim, o yüzden sadece sus. Gözlerimin önünde erimene, ölmene izin veremem." Doğrularak baygın baygın bakmıştı gözlerime. Üç gündür gördüğüm Demir, şimdi bir anda yıkılmış ve toz duman olmuştu sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Şarap +18 |DÜZENLENİYOR|
General Fiction"İstiyorum." Şişenin ağzını dudaklarıma tekrar değdirerek hafiften havaya kaldırması ile şişedeki şarap hızla dudaklarının arasından kaymaya başlamıştı. Nefesim kesilirken hızla yutkunuyordum. Bu isteği anlatmak imkansızdı. Buna inanması bile güçtü...