Hissetmiyorum Ki

11K 384 12
                                    

"Ayza Hanım, hasta iyi değil, bu yüzden onu sabitlememiz gerekiyor." Yani bana diyordu ki, onu yatağa bağla. Ona bunu nasıl yapacaktım? Nasıl anlatacaktım ailesine? Ne denirdi, ne yapılırdı böyle bir durumum içindeyken?

"Tamam sen gerekli malzemeleri getir, odada bekliyorum." Geldiğinde uyuduğunu görerek, uykumu açması için bir kahve almış ve yukarıya geri çıkmıştım. İlgili hemşireler durumun ciddi olduğunu söylüyorlardı, fakat ben onay vermediğim sürece kimse ona ilaç veremiyordu. Bende onaylamıyordum.Odaya girerek kapıyı kapatmıştım ve ışığı açmıştım. Uyanmıştı, kim bilir ne zamandır bu karanlıkta bekliyordu.

"Nasıl hissediyorsun?" Kafasını kaldırarak gözlerime bakmıştı, gözleri feci bir haldeydi. İyi hissetmediği çok belliydi.

"Hissetmiyorum ki." Kollarına bakarak yatağa oturmuştum. Neyse ki kollarına çok fazla zarar vermemişti, nasıl olduğunu ise hâlâ bilmiyordum.

"Hissedeceksin, ama şimdi yapmam gereken bir şey var," derince yutkunarak tekrar gözlerine bakmıştım. Mavi gözleri merakla bakıyordu. "Seni bu yatağa sabitlemem gerekiyor." Bağlamam gerekiyor diyemedim.

"O ne demek?" Kapı açılınca arkamı dönerek hemşireye bakmıştım. Elinde dört tane kelepçe ve daha bir sürü şeyle gelmişti.

"Bırakıp çıkabilirsin." Hemşire duraksayarak bana bakmıştı. Yapamayacağımı sanıyor olmalıydı.

"Ama-"

"Aması yok dışarıya çık." Kafasını sallayarak elindekileri masaya bıraktıktan sonra dışarıya çıkmıştı.

"Ne yapacaksın bana?" Sesi o kadar derinden ve farklı geliyordu ki, asla dört gün önceki sesini duyamıyordum, bu çok farklıydı.

"Bunları koluna takmam gerek, yani yatağa sabit kalman gerekiyor." Alayla gülerek sağ elini kaldırmıştı. Elimi kaldırarak, elini tutmuştum. Parmaklarımız birbirine kenetlenmişti.

"Bunu yapmak zorunda mısın?" Ellerimizden zorla ayırdığım gözlerimi tekrar gözlerine çevirmiştim. Keşke zorunda olmasaydım.

"Kendine zarar veriyorsun." Derin bir nefes alarak gözlerini kapattığı sırada masadaki kelepçeyi alarak tuttuğum elinin bileğine takmıştım.

"Bunun en kötü yanı ise, sen yanımdayken, sen bana dokunurken ben sana dokunamayacağım." Elimi bırakarak diğer elini kaldırmış ve kelepçeyi tutmuştu.

"Demir, bunları çıkarabiliriz. Sakın kendini kötü görme, eğer isteğin bana dokunabilmekse bunu yerine getiririm." Kelepçeyi bırakarak gülümsemişti.

Sağ elini sabitledikten sonra diğer tarafa ilerlemiş ve sol elinide sabitlemiştim. Yatağa kelepçelemiştim fakat bu kendimi avutmam içindi. Aynı şekilde ayak bileklerinide kelepçeleyerek sabitlemiştim.

"Yalnız kalmaktan korkuyorum." Yanına tekrar oturarak dizimin önündeki elini tutmuştum. Abimde hep böyle derdi, onunda hep yanında olmuştum.

"Yalnız değilsin Demir, akşam saat kaçta olduğuna dair bir bilgin var mı?" Kafasını olumsuz anlamda sallamıştı. Bilmemesi iyi olmamıştı.

"Gözlerin çok acıyor mu?" Demir tepkisiz kalırken bir elimi alnına koyarak gözlerine bir kaç damla akıtmıştım elimdeki ufak tüpten.

"Acısını boşver şimdi, neden bunu bana yaptın?" Kelimeleri ile boğazım adeta düğümlenmişti. İyilik için kötülük...

"Demir, vazgeçmiştin ve buna müsade edemezdim. Ben bu durumda olsam sen ne yapardın bilmiyorum ama o evde seninle bunu atlatmak imkânsızın ötesi bir şeydi. Yapamazdık, başaramazdık Demir, ne olur anla beni." Yalvarırcasına kurduğum cümleler üzerime çöken ağırlığa ağırlık eklemişti sanki. "Pişman mısın?" Gözlerini tavana çevirmişti.

Beyaz Şarap +18 |DÜZENLENİYOR|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin