Demir uyumuştu, o uyuduktan sonra bende aşağıya inmiştim.
Neden indiğimi bilmiyordum buda işin kötü yanıydı.
Dalgın dalgın yürüyordum ve ayağımın önündeki su bardağını son anda fark etmiştim ve basmamak için adımımı atmamam sonucu, porselenlerim sağlam değillerdi galiba.
"Ne yapıyorsun allahın cezası gerizekalı herif!" Önümde aptal aptal gülüyordu ve bu sinirlerimi bozmaya yetmişti bile.
"Ay hoşt be, Siraç aşkımın yanına gidiyorum." Bu, o ilk hâline geri dönmüştü.
"Sanada aşkında sıçayım ahmak! Canım yandı! Hayır içeceksen bardak buraya mı koyulur?! Elinde götürseydin!" Ayağa sanırsam kalkamayacaktım, canım yanıyordu ve gözlerim dolmuştu.
"Çok konuşma çık önümden!" Susmuştum, tam ilk adımını koymuş, diğer adımını atarken havada yakaladığım ayağını çekerek düşmesini sağlamıştım.
"Çıktım önünden! Meziyetsiz mikrop!" Melih acı ile yanımdan kalkarak merdivenin ucuna oturmuştu.
"Ne oluyor kızım?" Kafamı kaldırarak dolu gözlerle Demirin annesine bakmıştım.
"Bu çocuk gay, ve oğlunuza aşık. Az önce oğlunuzun yanına gitmek için resmen beni ezdi!" Orhan amca ve Melek teyzenin gözleri bir anda sonuna kadar açılmıştı.
"Melihcan!" Yukarıdan gelen ses ile yerimde sıçramıştım.
Demir, uyanmıştı...
"Efendim." Nasılsa bir anda sert haline bürünmüştü.
"Seni öldürürüm lan!" Aşağıya gelerek tepemizden Melihe bakmıştı.
"Öyle şey olurmu aş-"
"Aşkını endamını sikerim sus!" Elimi kaldırarak çırpmıştım.
"Geçen gece susmama-"
"Melih!" Melih ayağa kalkarak gülmüştü.
"Tabii canım, arkadaşlar arasında böyle kazalar olur. Ki bende zaten senin olana bir şey yapmadım değil mi? Oldu o zaman benim zaten isim vardı, sende sevgilini al buradan, götür hadi. Iyi akşamlar Çağlar ailesi." Bunları söylerken kapıya yürümüş ve cümleleri biter bitmez kapıyı açmış ve hemen çıkarak kapatmıştı.
"Kızım bu doğru mu?" Kafamı sallayarak onaylamıştım. Melih, elimden çekeceğin var.
"Bana az önce anlattı, onu ne kadar çok sevdiğini söyledi, düşmem için bilerek yaptı pislik." Herkes söylediğime inanmış durumdaydı.
"Öyleyse, oğlum bunu eve alma. Maazallah bir sabah yatağımda bulurum Melek beni boşar." Orhan amcaya ne kadar gülmek istesemde canım yanıyordu.
Demir yanıma eğilerek dizlerimin altına ve sırtıma ellerini koyarak beni kucağına almıştı.
"Anne biz yukarıdayız, yemeğe ineriz." Annesi kafasını sallayarak onayladıktan sonra merdivenleri çıkmaya başlamıştı.
"Sana aşık Melih, bir şans ver istersen." Melihi yolmak ve boğmak istiyordum.
"İstersen, vereyim." Gözlerimi bir anda sonuna kadar açmıştım.
"Allahım evde iki tane gay var ve aşk yaşıyorlar, ne yapayım kapıdaki Aslan ile mi devam edeyim hayatıma." Odaya girdiğinizde kapıyı çarpmıştı. "Yavaş olsana korktum!" Sinirle beni yere indirerek, gözlerini gözlerime çıkarmıştı. Fazla öfkeliydi.
Şey ama benim porselenl-
"Aslan kim lan?!" Çalışanının adını unuttu. Hemde şarap istediği... olsada içsek.
"Ay of Demir, bilseydim Melihe şans vereceğini daha önce kaçardım bu evden." Şaşkınlıkla yüzüme bakmıştı.
"Bir şeyin var mı?" Adam ne hale düşmüştü Melihe bağıracağım diye.
"Yokta sen terledin, geç şöyle otur hadi." Koltuğa oturduktan sonra bende yanına oturmuştum.
"Bak ne diyeceğim, şansı sana vereyim Melih gitsin." Kafamı çevirerek gözlerine bakmıştım, ciddiliğini sorgulamam biraz vakit almıştı.
"Seni Melihe bırakacağımı, sana düşündüren ne tam olarak?" Söylediklerimle gülmeye başlamıştı. Şaka yaptığımı düşünüyordu fakat yanılıyordu.
"Sonradan pişman olacağın laflar etme küçüğüm." Beni kışkırtıyordu.
"Ben pişman olmam, istersen şansını Melihe verde gece gündüz benim gibi baksın sana! Düşünsene Melihin koynunda uyuyorsun." Bir anda kal gelmişti adama resmen.
"Sana değişmem merak etme, hem sen, beni Melihten mı kıskanıyorsun?" Aniden kafama doğru düşen jetonlarım ile kendime gelmiştim.
Yüzüm bir anda alev almaya başlamıştı, sanki bütün kanım yanaklarıma çekilmişti. Gözlerimi kaçırırken gülerek ellerini belime koymuş ve beni kendisine çekmişti.
Beni kucağına yerleştirerek elini çeneme koymuştu.
"Gözlerime bak." Kafamı kaldırarak gözlerine bakmıştım. Ellerimin altındaki bedeni alev almıştı. "Utanmanı gerektirecek bir durum yok." Öyle demekle oluyordu tabii.
"Melihten uzak dur, yoksa yokluğumu fırsat bildiği ilk an koynuna girecek." Gülerek dudaklarını ısırmıştı.
"Girsin ister misin?" İçimden bir ses, ben varken mi diyordu. Arsızdım.
"Sen pek isteklisin." demiştim göğsüne elimi vurarak.
"Senden başkasına, emin ol ki bu istek yok." Kalp atışlarımı hızlandıracak kelimeler kullanıyordu. Nefesim gerçek anlamda kesiliyordu.
"O zaman o isteğine söyle benimle kalsın, arkadaşının katili olurum." Evet onu arkadaşından kıskanmıştım.
"Görüyorsun, senden başkasına yok zaten. Uzun zamandır yok." Böyle devam ederse nefes almayı bu kez ben unutacaktım.
"Demir," Kafasını eğerek saçlarımı omuzlarımın arkasına bırakmıştı.
"Söyle küçüğüm," Gözlerindeki o ışığı görüyordum, onu yine görüyordum.
"Demir," yutkunarak derin bir nefes almıştım.
"Söyle bebeğim." Gözleri parlıyordu bana bakarken. O böyle bakınca içim gidiyordu.
"Demir seni seviyorum." Yutkunarak gözlerini kapatmış ve kafasını koltuğa bırakmıştı.
"İlk defa böyle hissettiriyor, böyle güzel ve tarifsiz." O kadar başka bir histi ki, tarifi yoktu gerçekten.
Onu sevmek çok başkaydı.
Kafasını kaldırarak gözlerime bakmıştı, gözlerimi kaçırmamak için büyük bir savaş vermiştim.
"Bir daha söyle küçüğüm." Kollarımı kaldırarak boynuna dolamıştım.
Nefesim boynuna çarpıyordu.
"Seni seviyorum Demir." Kafasını eğerek boynuma dudaklarını bastırmış ve içine derin bir nefes çekmişti.
"Ayza, iki yıl oldu be güzelim. İki yıldır o kadar çok düşündüm ki şu anı, canımdan can götürdü o iki yıl, koca iki yıl bir ömür gibi geldi." Kafasını kaldırarak gözlerime tekrar bakmıştı.
"Seni tahmininden daha çok seviyorum."
İki yıl, koca bir ömür.
Koca iki yıl, bir ömür.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Şarap +18 |DÜZENLENİYOR|
General Fiction"İstiyorum." Şişenin ağzını dudaklarıma tekrar değdirerek hafiften havaya kaldırması ile şişedeki şarap hızla dudaklarının arasından kaymaya başlamıştı. Nefesim kesilirken hızla yutkunuyordum. Bu isteği anlatmak imkansızdı. Buna inanması bile güçtü...