15

36 5 16
                                    

"Changmin bir saattir halledemedin şu saçı ver maşayı bana." dedi Chanhee sinirle. Younghoon'un dediğine göre yemek 8'deydi ve onları 7.30'da alacaklardı. Younghoon ve Juyeon, kırmızı halı için önden gitmişlerdi ve yemekten yarım saat önce alacaklardı. Ancak bir sorun vardı.

Saat 7'ydi ve saçın yanında halletmeleri gereken makyaj ve kıyafet giyme vardı.

Chanhee aldığı maşayla saçına hafif dalga yapıp bozulan dalgaları eliyle düzeltti. Sonra yerinden kalkıp Changmin'in oturmasını sağladı.

"Değerimi bil it. Başkası olsa o aceleyle kendini düşünür." dedi Chanhee.

"Ayy teşekkürler evren. Bana Chanhee gibi bir bela verdiği— AH YANDI LAN." dedi Changmin alayla söylediği şeyi Chanhee'nin ensesini yakmasıyla kesilirken.

"Oh olsun." dedi Chanhee sadece.

Sonunda işlerini alelacele halledip dışarı çıktıklarında saat 7.32'ydi.

"Geç mi kaldık?" diye sordu Changmin. Chanhee ise tam telefonuna uzanmıştı ki gelen korna sesiyle arabaya dönmüştü.

"Geldik hadi binin." dedi Juyeon şoför koltuğundan. Younghoon da yanındaki koltukta oturuyordu.

Chanhee ve Changmin de hızlıca yerlerini aldıklarında Juyeon gaza bastı.

"Üzgünüm. Bugün trafik çok sıkışıktı biraz zor oldu gelmemiz." dedi Younghoon önden. Ayriyeten ön aynadan Chanhee'ye bakıyordu.

"Çok iyi olmuşsunuz." dedi Juyeon ortaya attığı iltifatla. Bu Chanhee'den çok Changmin'in kızarmasına sebep olmuştu.

Changmin, hazırlandıkları sırada ağzındaki baklayı çıkarmış ve bu sıralar Juyeon ile ilgilendiğinden bahsetmişti. Chanhee ise duyduklarıyla sonunda arkadaşının yalnız kalmayacak olmasına sevinmişti.

Sevinmesine ama Juyeon da ondan hoşlanıyor muydu bilmiyordu. Juyeon eğer hoşlanıyorsa duygularını saklamakta 1 numara diye düşündü Chanhee.

Uzun bir yolculuğun ardından sonunda gelmişlerdi yemeğin yenileceği alana. Duydukları alkış ile Chanhee biraz şaşırsa da kendini ünlü gibi hissetmekten alıkoyamamıştı.

Onlara ayrılan bölüme geçtiklerinde birçok insan yanlarına gelip sohbet etmeye başladılar. Chanhee ise insanları gözlemeye başladı.

Her ülkeden marka elçileri vardı: İspanya, Türkiye, Fransa, Kanada... Her ülkeden vardı.

Chanhee Kanada masasına bakmasıyla gördüğü şeyle şoka girmişti.

Liseden arkadaşı Bae Joonyoung, sevgili eşi Moon Hyungseo ile yemeğe katılmışlardı.

Chanhee Joonyoung'un liseden sonra Kanada'ya taşındığını, kendisine 'Jacob' adını aldığını, Prada'da Kanada'yı temsil ettiğini, hatta şu anda eşi ve Prada'nın diğer Kanada'daki temsilcisi Moon Hyungseo ile evlendiğini bilmesine rağmen uzun süre sonra ilk kez yakından görmek biraz şok verici olmuştu Chanhee için. Hemen yanlarına gitmeye karar verdi.

"Selam. Umarım rahatsız etmiyorumdur." dedi Chanhee çiftin yanına gidip.

"Oh, Choi Chanhee. Bu sen misin?" dedi Jacob Chanhee'ye sıkıca sarıldı. "Cidden seni bir anlığına tanıyamadım. O kadar uzun zaman oldu ki."

"Cidden uzun zaman oldu." dedi Chanhee, Jacob'tan ayrıldıktan sonra eşi Hyungseo'ya dönmüştü.

"Ben Choi Chanhee. Joonyoung'un, yani Jacob'un, liseden arkadaşıyım." dedi elini uzatıp Hyungseo da gülümseyip Chanhee'nin uzattığı eli sıktı.

photographer ✧ bbangnyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin