FELİX’DEN Buz gibi esen rüzgarı arkasına alarak Baekdu Dağının hemen önündeki Cennet gölünü izlerken aklındaki tek kişi Hwang Hyunjindi.Yeonjun minik bebeğiyle ilgilenme sözü verdiğinden birazcık kafa dinleme fırsatı bulmuştu.
Gerçekleşen içler acısı bir savaşta Çin ordusundan edindiği dostunun ölümünden sonra onun bebeğine bakmalıydı,minik bebek yetim büyüyemezdi. Siyah saçları dalgalanırken bunlara dalmıştı narin beden,kralından ayrı kaldığı süre boyunca kendi kendine yetmeyi öğrenmişti belki ama dayanamıyordu.Aşık olduğu adamı göresi vardı,sarılıp tüm kokusunu içine çekesi vardı. Kaçırılıp çete liderini öldürdükten sonra çetede hem bir rahatlama hem de bir kaos başlamıştı.Ne yapacaklarını bilemeden sadece Felixe itaat ediyorlardı.Felix başta onları anlayamasa da yavaş yavaş kavrayabilmişti.Aslında her biri ne yaptığını bilmeyen erlerdi ve felix onları yönlendirmek istemişti.Hwangı deli gibi sevse de kendi yolunu çizmek istemişti. Sonrasında ise grubun lideri olduğundan Hwanga gidememişti çünkü çete bunu ihanet olarak algılıyordu.Felix bunu uzaktan Hwangı her daim koruyarak aşmaya çalıştı.Nihayetinde ise dayanamıyordu.Hwang olmadan dayanamıyordu.
Aradan günler geçti,Lee yongbok Lee felix olarak sarayın kapısında dururken parmağındaki Hwangın ona vermiş olduğu gümüş yüzükle oynuyordu.Nabzı deli gibi atarken başı dönüyordu. Belki de sadece birkaç dakika sonra deli gibi sevdiği adamın o güzel yüzünü görebilecekti.
Muhafızlar krala haber vermişti fakat...
Hwang Hyunjin biriciği yongbok'un Çin çetesine liderlik yaptığını öğrenmişti bile. İlk duyduğunda inanamamıştı. Boynundaki kolye ve elindeki yüzük tarif edilince emin olmuştu Hwang.
Kendine gelmesi zaman almış,bebeğinin odasında akıttığı gözyaşları kurumuştu.
Odayı toparlattı çünkü sevdiği çocuk ona gelmemişti.Hwangın ona ne kadar bağlı olduğunu bilerek gelmemişti.
Şimdi ise elinde olmadan titriyordu heybetli bedeni,ne olursa olsun bitiyordu çocuk için Tanrı şahit ya.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Felix kapılar onun için açıldığında dik durmaya özen göstererek yürüdü,saraydaki herkes dikkatle onu izliyordu. Güzel yüzü aynıydı,siyah saçları ise beyaz tenine zıt bir şekilde parlıyordu.
Minho ve jisung uzaktan şaşkınlıkla ona bakarken chan ve jeongin sırf yongbokun geldiğini haber aldıkları için çıktıkları uzak geziden dönüyorlardı.
Felix Minho ve jisunga özlemle baktı,Minho onun abisiydi. Minho ise sadece şaşkınlık içindeydi. Yaşadığını tahmin ediyordu ama böyle görmek.
Felix dayanamadan Minhonun boynuna atladı,Minho ise onu sarmaladı.
-Nerdeydin lixim! nerelerdeydinn!
Gözyaşlarını silerek minhonun yüzünü okşadıktan sonra konuştu felix,
"Anlatıcam her şeyi söz veriyorum ama onu görmeliyim."
Minho anlayışla başını salladı.Felix ise koşar adımlarla Hwangın kapısına gitti.
Görevliler kapıyı açınca sakince yürüdü felix kafasını kaldırmadan,Hwang ise siyah saçlara takılmıştı Onun sarışın meleği gitmiş gece kadar güzel birine dönüşmüştü ve zayıflamıştı.
Felix göz ucuyla heybetli adama bakıp diz çöktü.
"Saygılarımı sunarım kralım"
Hwang sesini deli gibi özlediği çocuğa cevap vermedi,aynı odada nefes alıp veriyolardı şuan.
-Yanıma gel prensim
Felix yutkunarak özlemle yerinden kalktı ve koşarak kralın yanına çıktı,büyük kollar onu esiri yapar gibi sarmıştı ve Hwang Hyunjin onun uyuşturucusu olan kokuyu içine çekmişti.
Önce büyük ellerini çilli suratta gezdirdi.Ağır ağır okşadı meleği ona bakarak ağlarken.Felix ise dizlerini kendine çekip Hwangın kucağına çıktı tamamen.
Hwang kucağında küçülen çocuğa bitiyordu.İhanetini affetmeyecekti ama şuan dayanamıyordu.
Felix "kralım,benim sevgilim"diyerek atılınca Hwangın dudaklarına Hwang tüm bedeninin titrediğini hissetti.
Minik ağzı kendi dudaklarına hapsedip adeta yemek ister gibi emdi.Felix durmadan bir şeyler mırıldanıyordu Hwang ise diliyle karşılık veriyordu bebeğine.
