Keyifli okumalar bir taneciklerim.
İnstagram: ahenkkaybolan
Maral'dan/
Kulübe ayağımızı basar basmaz burnumdan ciğerlerime doğru köprü olulturan sigara dumanı boğazımı öksürmekten tahriç edecek duruma gelmişti. Öksürüğün şiddetiyle Bulut'un kolunda olan elim kolunu sıkınca kendisiyle birlikte beni de durdurup ellerini yanaklarıma sardı.
"İyi misin güzelim? İstersen hiç girmeyelim."
"Hayır Bulut, boşa mı hazırlandım ben?"
Kendimi kısa sürede toparlayıp Korhan'ın bizim için tuttuğu masaya doğru ilerledik.
Dairesel masanın arkasındaki yarım daire şeklinde koltuğa hep beraber dizildik. Muhtemelen karşıdan daltonlara taş çıkartacak bir ekip gibi duruyorduk. Bu düşüncemle kendi kendime güldüm. Evet, kadınlar küçük şeylere mutlu olan varlıklardır.
"Yine neye gülüyorsun ruh hastası?" Bulut'un gülerek kurduğu cümleye karşı omzuna yumruk attım. Yine de sevgilisine ruh hastası diye hitap etmesi hiç etik değildi.
"Sensin ruh hastası!"
"Ne içiyorsunuz?" Korhan önden aldığı viskisini dileyip masaya koydu. Bu adamın ciğerinin olmadığını düşünmeye başlayacaktım artık.
Herkes kendi içeceği şeyleri teker teker söyledi. Çoğunluğu alkol almıştı fakat ben alkol sevmediğim için garsonun önerdiği alkolsüz kokteyli sipariş etmiştim. Daha sonra kesinlikle alkole döneceğime emindim.
Biraz sonra herkesin içeceği geldiğinde Serena telefonunu çıkardı, fotoğraf çekecekti.
"Hadi geçin yan yana."
"Başladı bizim mesai." Bulut oflayarak gözlerini devrince gülmeme engel olamamıştım fakat Serena'nın öldürücü bakışları gülüşümü yarıda kesmişti. dediğini harfiyen yaparken otuz iki dişimle gülümsedim. O sırada Bulut yanağımdan öptü. Serena fotoğrafı çekip telefonu indirdiğinde gülümsememi devam ettirerek Bulut'a döndüm. Bu adama aşıktım, çok. Nerede, hangi koşullarda olursak olalım bir şekilde beni güldüren, mutlu olmam için her yolu deneyen, hayallerimde kurduğum geleceğimi layığıyla süsleyen bu adama çok aşıktım.
Gözlerimin içine ışıl ışıl gözleriyle bakarken dudağına öpücük kondurdum. Geri çekilmeden alnımı alnına yaslayıp ellerimi yanaklarıyla buluşturdum.
"Seni çok seviyorum dememe gerek var mı?"
Gülümsedi, ellerini belime sarmalayıp alnıma eşsiz tadını sevdiğim dudaklarını dokundurdu.
"Seni çok seviyoruz güzelim."
"Korhan, 3. Dünya Savaşına mı çıkıyoruz da haberimiz yok abi? Şu fotoğraflarda bir kere gülğmsediğini görsem gözüm arkada gitmeyecek." Serena'nın dalgayla karışık isyanı kulaklarımıza dolunca gülerek onlara döndük.
"Gülünecek bir şey varsa söyle gülelim. Alt tarafı fotoğraf."
"Allahın cezası, yürü git!" Korhan Serena'nın ensesinden tutup kendine yaklaştırdı, saçlarını eliyle karıştırdı. Serena elini tutup ısırınca geri çekildi.
"Bu saçı yapmak için iki saatimi harcadım davar!"
Korhan sırıtarak omuz silkip arkasına yaslandı. Kıyamet kopsa, savaş çıksa yine şu ikisinin dalaşmasını oturup izlerdim.
🌬️
"Bunu ben bile yapmam Dolunay. Minoyalılar'ın ismi ne kadar mini dursada büyük bir topluluklar ve yıllarca süren kan savaşlarını hepimiz az çok biliyoruz. Neden yaptın bunu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ahenk: Geçmişin İzleri
Fantasiİhanet, Güç, Merhamet.. Sizce hangisi bu oyunun kazananı? Ya da hangileri mi demeliydim?