*31*

752 42 14
                                    

Playlist: Metallica- Nothing Else Matters.


Bir şey yarım kalabilir mi? Bir yazar bir cümleyi bitirmeyebilir mi? Yarım kalınmışlıklar vardır hayatımızda. Yapmayı isteyip de yapamadıklarımız, hayali bile bize çok uzak olan şeyler... Bazen hayallerimizin peşimde koşarken bizi kararımızdan döndürmeye çalışırlar. İşte benim hayatımda böyle bir şey bir daha olmayacaktı.

Hayali bile uzak... Küçüklükten gelen müzik tutkumun beni en sevdiğim insanlara buraya getireceğini nereden bilebilirdim ki? Ben sadece babamın bizi terk edişinin acısını dindirmek için müziği seçmiştim. Şimdi koca bir sahnede 'hayran'larımıza şarkı söyleyecektik. Hayal ve ötesi bir şeydi 10 yıl önceki Derin'e göre.

Gözlerimi kapattım ve Çağrı'nın yüzümdeki elini hissetmenin tadı çıkardım. Beni tamamlıyordu. Müzik tutkusuyla, acısıyla, sevgisiyle...

Ellerimi yumruk yapıp tırnaklarımın elime batmasına izin verdim; acı çekerek heyecanımı dizginliyordum. Ellerimi saçımda gezdirdikten sonra sesli bir şekilde nefesimi verdikten sonra sahneye doğru ürümeye başladık. Esin ve Tolga bizi bekliyordu. Berk kim bilir neredeydi.

"Hadi yapalım şunu."dedi Tolga ve elinde çaldığı baterinin bagetlerini ustalıkla çevirerek sahneye ilk adımı attı.

"Çok da zor olmamalı. Yani olmaması gerek."dedi Esin kuşkulu bakışlarını bir bana bir de Çağrı'ya dikerken.

"Bu kadar heyecan hepimize fazla. Hadi sahneyi inletmeye gidelim."deyip göz kırptı Çağrı ve elimden tutup sahneye yürüdü.

Sahnenin ortasına doğru yürümeye başladığımızda çığlık atan kişilerle göz temasını hâlâ kuramıyordum. Cüneyt Bey'in söylediğinden fazlası vardı bu alanda. Hepsi bizim için mi gelmişti yani?

Rüyada gibiydim. Sesler giderek kulağıma klasik müzik gibi geliyordu. Hiçbir şeyden emin değildim. Rüyada olabilirdim. Ölmüş de olabilirdim. Başımı hızlıca iki yana sallayıp düşüncelerimden sıyrılmaya çalıştım. Bakışlarımı Tolga'ya çevirdiğimde bagetlerini birbirine vurarak şarkıya başlamamızı işaret ediyordu. Dördüncü vuruşunda ellerimin nasıl tellerde ses çıkardığına hayret ettim.

Yavaşça kendimi, asıl benliğimi, bulmaya başlamıştım. Huzuru hissediyordum. Yaşadığım onca şeyden sonra kendimi bulmuşum gibi hissediyordum. Ruhumu onca sene müzikle besledikten sonra artık müzikle ilgili ciddi çalışmalar yapmak özgüvenimi yerine getirmişti.

Kim olduğumu biliyordum. Alsında kim olduğumu, duygularımı nasıl insanlara sunacağımı biliyordum. Bunların hepsini müzikle yapabilirdim. Bir aşk şarkısıyla herkesi ağlatabilir, tempolu bir müzikle dans ettirebilirdim. Müziğin kutsal gücü burada devreye giriyordu işte.

Yalnız kaldığımda odamda hüzünlü şarkılar dinlediğimde hissetmiştim. Müzik bambaşka bir şey. Size dokunabilir, yaralarınızı sarabilir ya da darmadağın edebilir. Bazen yaralarınızı sarar bazen onları deşer. Birini özlediğinizde dinlediğiniz her şarkıda onun varlığını hissedersiniz. Sanki her söz ona yazılmış gibi, her nota onu çağırıyormuş gibi. Gözyaşlarınızı, çığlıklarınızı, haykırışlarınızı, hayal kırıklıklarınızı, umutlarınızı gömebilirsiniz o dizelere.

En önemlisi, hayalinizi yaşatır size. Dinlerken daldığınız, hayalinizdeki yaşamınızı hayal etmeyi kolaylaştırır. Bazen müziğin hayal dolu acı dolu dünyasına o kadar dalarsınız ki kaç şarkı dinlediğinizi, şarkının kaç kere tekrar ettiğini unutursunuz. İşte müziğin bizi etkilemesi. Bir şarkı açın, izin verin ruhunuza dokunsun. Diplere sakladığınız duyguları bulup gün yüzüne çıkarsın. Kendinizden bile sakladığınız, kendi kendinize itiraf etmekten korkup çekindiğiniz duygularınızı ortaya çıkarsın.

HAYATIM MÜZİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin