*32*

856 46 21
                                    

Playlist: Pink - Fuckin' Perfect.


Gözlerimi sıkıca kapatmıştım. Gördüğüm tek şey karanlık olsa da bazı renk patlamaları görüyordum. Birbirinden bağımsız şekilde gerçekleşen ve hayali şeyler çizen renk patlamalarına odaklanmıştım.

Dudaklarımı da birbirine sıkıca bastırmıştım. Sadece çığlık atmak istemiyordum. Bileğimde adeta bir çöl sıcaklığı vardı ve bu sıcaklık benim gergin olmamla birlikte vücudumun her tarafına yayılıyordu sanki.

Acı. Sıcaklık. İğne.

Küçük bir şey olabilirdi. Hatta bir süre sonra alışılabilir bir şey olması gerekiyordu ama ben gergindim. Dövmeci sol eliyle bileğimi sıkıyor - mor olmamasını umuyorum- diğer eliyle de dövmemi yapmaya çalışıyordu. Alnımda boncuk boncuk ter biriktiğini hissediyordum. Sıcaklık vücudumun her tarafına yayılıyordu.

"Ah," diye inledim başımı sedyeden yavaşça kaldırırken. Gözlerimi açınca üzerimde duran ışığa alışmam uzun sürdü. Gözlerimi alamadım ilk önce; ışığa alışmak için gözlerimi birkaç defa sıkıca açıp kapadım. Çağrı gülümseyerek başımda duruyordu.

"Sadece 'ı' harfi kaldı bebeğim." dedi saçımı okşarken. Bileğim karıncalanıyordu. İlkin acımıştı ama sonradan gerçekten de alışıyordu beden. Önemli olan bedenin alışmasıydı zaten. "Eğer zorlanıyorsan vazgeçebilirsin. Tamam mı? Yapmak gibi bir zorunluluğun yok. Ben sadece..."

"İyiyim ben Çağrı. Ve bu şeyin bitmesini istiyorum. Bileğim gıdıklanıyor."dedim başımı sallayarak.

Güldü. O gülümseme için her şeyimi verebilirdim. Beni aşka inandırdığından onun için her şeyi yapabilirdim. Tıpkı onun da benim için yapacağı gibi. Söz konusu birbirimiz olunca herkesi başka bir tarafa koymayı göze alabilirdik. Sadece biz.

"Bitti."dedi dövmeci hafifçe içini çekerek. Elinin tersiyle alnında birikmiş terini sildi. Üzerimizde duran ışığa bakarak, "Bu ışık çok yoruyor insanı."dedi.

Çağrı'nın elimden tutmasıyla sedyeden doğruldum. Saçlarımı düzelttikten sonra kırmızı olan bileğime baktım. Uğruna ölebileceğim beş harf değişik bir yazı stiliyle yazılmıştı bileğimin iç tarafına. Damarlarımın tam üstünde adı vardı.

Ayağa kalkmaya hazırlanırken dövmecinin çok uzaktaymış gibi gelen sesiyle tekrar sedyeye oturdum. "En azından kırmızılığı geçene kadar sargıyla sarmamız gerekiyor Derin."dedi babacan bir ses tonuyla. "O dövmeyi etrafında olan herkese göstermeyi çok istediğini biliyorum ama birazcık daha sabretmelisin sanırım."

Beyaz sargıyı bileğime sararken sırıttım. Gerçekten de buradan çıktığımız gibi bileğimi açıp herkese göstermek istiyordum. Tanımadığım insanlara, yoldan geçen herhangi birine göstermek istiyordum dövmeyi. Özellikle de eski ben gibi olanlara. Aşka inanmayanlara gösterip, "Sadece inanırsanız bulabilirsiniz."demeyi istiyordum. Korkmamaları gerektiğini; en azından kendilerini kimin inciteceğine karar vermelerini istiyordum. Tıpkı Aynı Yıldızın Altında gibi: seni kimin inciteceğine karar verebilirsin.


Sargılı bileğimi nazikçe öptü Çağrı. Gülümseyerek ona bakıyordum. O da başını çevirip bana baktı gülümseyerek. "Bunun hayalini kuruyordum hep. Her zaman bileğine adımı yazmanı hayal ediyordum."

"Yakışıklı prensimin hayalleri gerçekleşti."dedim fısıldayarak.

"Yakışıklı prens, prensesini öpmek istiyor."dedi başını sallayarak.

HAYATIM MÜZİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin