*29*

1.1K 55 16
                                    

Multimediaya ölüp gitsek mi asdfgh Playlist: Harvey/ Thank You. Bu şarkıyla dinlemenizi öneririm çünkü bu şarkı Çağrı ve Derin’in şarkısı ♥

Melekler okşadı küçük çocuğun yüzünü korkarcasına. Yanağının pürüzsüzlüğü, bembeyaz teni… Hepsi masumiyetiyle birleşip bir bütünü oluşturuyordu. Örttüler yavaşça üstünü küçük çocuğun. İleride çıkan savaşın liderini korumaları gerekiyordu. Öpüp nurdan varlıklarından küçük bir parça bıraktılar yanına. Her şey o uyanacağı an başlayacaktı.   

Kitabın son sayfasını da kapatınca yerden ılık rüzgâr eşliğinde kalkan yaprağın hışırtısıyla gerçek dünyaya geri döndüm. Havanın ılık olması içimdeki mutluluğu daha da arttırıyordu. Mevsimlik ince kazağımın içinde elimde kitabım, arka bahçede oturuyordum. Hafif çiğli çimenler bana anlık bir titreme getirse de o dondurucu soğuktan kurtulmamızı kutlamalıydım.

Altımda kalan ayağım uyuşma sinyalleri gönderince ellerimde çiğli çimenlerden destek alarak doğruldum. Gözlerimi alan güneş yüzünden kısık gözlerle etrafıma bakmaya başladım. Her şey normale dönmüştü. Hayatım boktanlıklardan uzak, aksine inanamadığım bir şekilde mutlu gidiyordu. Doğa ve Buğra benimle uğraşmayı bırakmış, başka işler peşinde koşmuştu aradan geçen bu 3 aylık zaman diliminde. Biz ise gereğinden fazla eğlenmiş, Berk’in anormal esprileriyle fazla kirlenmiştik.

‘Biz’ olamadığımız tek kişi Çağrı idi. Bana ayak üstü karaladığı ayaküstü şiirinin ardından fazla konuşmamıştı benimle. Konuşmuştuk ama bu konuları aşktan uzak tutmaya çabalamıştım. Ta ki düne kadar.

Okuldaki her zamanki günlerden biri olmasına karşın içimde bir yerlerde farklı hissediyordum. Yürürken Berk’in yaptığı anormal hareketleri uzaktan görmeme rağmen gülmüştüm. Yanlarına yaklaştığımda Berk’in anormallikle dolu atmosferine dahil oldum.

 “Ya sen ne diyorsun ya? Benim nenem Kıbrıs’ta topçuydu, sonra” deyip her zamanki hareketlerinden olan ağlama taklidini yapıp elleriyle gözlerini kapattı, “popçu oldu!”deyip ayağa kalktı ve kendine has kahkahasını attı.

 “Biri bu çocuğa zorlayıp oksijen versin ulan! Çocuk oksijenimizi alıp mallıkdioksit veriyor resmen.”dedi Tolga ve sinirle ellerini sarı saçlarına geçirdi.

Kendime sandalye çekip otururken Berk düşünürmüş gibi yaptı. “Ulan biz maymunlardan geldiysek Kim Kardashian orangutan mı oluyor? Ya da o maymunlardan geldiyse Derin ne o zaman?”diye bağırıp beni işaret etti.

İç çekerek dudaklarımı büzdüm. “Kim’i bilmem ama sen hâlâ maymunluktan kalkıp gelememişsin Berk.”dedi Tolga. Esin kıkırdarken üzerine döktüğü kahveyle birlikte bir, yandım aney, narası koyverirken anormalliklerden başımın döndüğünü anlamıştım.

 “Tolga bu arada laboratuarımdaki tüpleri değiştirip deneyimde bana yardım ettiğin için teşekkür ederim.”dedi Berk plastik bardağına yaptığı işkenceyi bitirip lolipopunu açarken.

 “Ne demek. Patlatıp da seni öldürecek her şeye yardım ederim.”

Başımı salladım. Çağrı’nın uzaktan geldiğini görünce içime bir rahatlama hissi gelmişti. Anormal olmayan tek kişi. Tanrım bugün ilk defa 46 kromozomlu birini gördüm!

 “Gençler,”diyerek selamlayıp hızlıca ahşap okulun biçimsiz sandalyelerinden birine oturdu, “bana yardım etmeniz gereken bir durum var.”dedi. Tolga ve Berk’e bakarak söylemişti ki bu da ben ve Esin’in otomatikmen olayın dışında tutulduğumuz anlamına geliyordu.

HAYATIM MÜZİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin