*23*

1.8K 69 22
                                    

Playlist: 5SOS- Just Saying. Mutlaka dinleyin ve bölüm içinde paylaştığım Türkçe sözlerini de okuyun. Bölümle alakalı çünkü. 

  Geçmişime sımsıkı tutunuyorum. Verdiğim en önemli kararı ise anneme göre vermiştim; Oğuzhan.

  Anneme olan zaafım aslında ben 14 yaşındayken başladı. Parlak ay ışığının ve cılız ışıklı sokak lambalarının karanlık sokakları aydınlattığı bir geceydi. Annemle o zamanlar çalıştığı yerden çıkmış eve gidiyorduk. Genellikle tenha olan ve yolların kamerayla denetlenmedi bir yoldaydık. Var olmasına vardı kameralar ama tozlu üstü ve yer yer çatlamış kenarlarıyla çoğunun çalışmadığına kalıbımı basarım. Çalışanların da önlerine ağaç dalları uzamıştı zaten.

  Annem hep dikkatli bir kadın olmuştur. O zaman bile elimi tutmuş bırakmıyordu. Yavaş adımlarla ilerliyorduk. Hafif sisli bir geceydi. Annemle yolun kenarına geldiğimizde içimi büyük bir korku kaplamıştı. Daha önce hissetmediğimden eminim. Dehşet gibi bir şeydi. Belki de dehşetin habercisiydi.

  Annem yolu 2 kere kontrol ettikten sonra gözlerime birkaç saniye baktı. Sanki o da bir şeyler hissetmiş gibiydi. Titreyen elleri kırmızı kaşesinin cebine sinirle götürdü. Belli ki elini cebine sokmak istemişti ama elleri titrediğinden bunu yapamıyordu. Daha sinirli ve sert birkaç denemenin ardından sonra ellerini nihayet ellerini cebine soktu ve yola adımını attı. O zaman annemin attığı son adımı olduğunu düşündüğüm.

  Hâlâ o uzun ve beyaz far ışıklarının gözlerimi aldığını hissedebiliyorum. Ölüme gidenlerin gördüğü o ışık sanmıştım onu –ki belki de öyle olacaktı-. Hayatımda geçirdiğim en uzun 3 saniyeydi o zaman dilimi. Önce o çılgın korna sesi geldi insanın kulağını tırmalayan. Şimdiler de bile o korna seslerini duyabiliyorum. Sonra büyük bir çarpma sesi doldu kulaklarıma. Annemin havadaki görüntüsü silik silik gözümün önüne geliyordu.

  Annem büyük bir ses eşliğinde yola sertçe çarptı. Yüzünden akan kanlar yolu ıslatıp kırmızı rengi verirken ben kıpırdayamıyordum. Çarpanlar çoktan olay yerini terk etmişti. Anneme gözlerimi dikip baktığım 2 dakikanın ardından beynime taksit taksit oksijen gidince telaşlı hareketlerle annemin telefonunu çıkardım ve ambulansı aradım. Annem ölüyor. Aklımda kalan tek cümlemdi.

  Aradan 3 yıl geçmişti ve ben anneme çok bağlanmıştım. Tabi babamla birlikte oldukları zaman hariç. Aslında anneme olan sevgimi aşırı derecede göstermiyordum. Onu nadiren öperdim. Aslında hayır bu yanlış. Ben annemi tekrardan böyle büyük bir mutsuzluğun içine girmeden önce çok öpmüştüm ve ona çok sarılmıştım. Okulun ilk günü evden çıkmadan önce onu öpmüştüm, hatırlıyorum. Değişmişim, diye hatırlattım kendime. Birkaç gün mutlu olunca gerçekten de insanın davranışları değişiyormuş. Gerçi mutlu oldum da ne arkasından daha büyük bir mutsuzluğun içine sürüklendim.

  Kulaklıklarımdan kendini yırtarcasına bağıran bir AC/DC şarkısı çalıyordu. Sadece bir şarkı ile sabahtandır düşünceler arasında gidip geliyordum. İşte müziği bu yüzden seviyordum. Alıp götürüyor insanı. Bazen hiç olmayacak hayaller kuruyorsun, bazen hiç olmayacak  kişileri hatırlıyorsun. Duygularını saklamak için bazen maske olarak kullanıyorsun, bazen sırf duygularını yansıttığı için ya da duygulanmak için dinliyorsun.

  Çağrı ile Cuma günü o karnaval yerinden sonra hiç konuşmamıştım. Oranın amacı engelli çocuklara yardım etmekti aslında. Lunapark gibi işliyordu. Para vererek oyunlar oynuyor, eğleniyordun. Tek fark çıkışta gönlünden ne koparsa başlığı altında bir bağış vermendi.

HAYATIM MÜZİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin