Medya: Eflal
Pazar sabanın erken saatlerinde uyandımdığımda yüzümü ovuşturdum. Aralanmış pencereme göz attım. Tül perdeyi yana kaydırıp gözlerimi dışarıya gezdirdim. Güneş adeta kendini belli edercesine tüm sıcaklığı ve güzelliği ile gökyüzündeydi. Uçuşan kumruları yüzümde yarım yamalak bir gülümseme ile izlerken yattığım yerde dikleştim. Dün akşam olanlar aklıma gelince yüzümdeki tebessüm soldu. Gözlerimi kapayıp düşünmeye çalıştım. Yüzüme yapışan saç tutamlarını iteleyip yatağımda doğruldum. Yatağımın yanındaki komedine bakışlarımı gezdirdim.
Telefonuma uzanıp son ses bir müzik açtım. Aklımdaki düşünceleri ancak bu şekilde susturabilirdim. İçimdeki ses olanlara anlam veremese de şüphe duyuyordu. Ya bildiklerim dışında bir şeyler daha saklıyorlarsa? Açtığım şarkının sözleri zihnimi ele geçirirken sonunda şarkıyı mırıldanırken buldum kendimi. Ayağa kalkıp aynanın karşısında dikildim.
Üstümdeki tişörtü çıkartıp elbise dolabımı açıp içine göz gezdirdim. Kıyafetlerimi elimde yoklarken favori kıyafetlerimden birine uzandım. Altıma siyah bol paça kargo pantolonumu geçirdim. Üstüme kolsuz beyaz bluz giyip beyaz kot ceketimi de ekleyip şöyle bir tur attım.
Eh, fena sayılmazdım. Saçlarımı salık bırakıp omuzlarıma dağılmasına izin verdim. Tarakla biraz şekillendirip aynanın karşısında bekleyip bir müddet kendimi izledim. Uzun kirpiklerime rimel sürerek kahverengi gözlerimi daha da belirginleştirdim. Dudağıma nemlendirici rujumu sürüp aynaya son bir kez baktım. Beyaz tenim pürüzsüzdü, allık ve benzeri türü şeyler sürmeye gerek duymuyordum. Odamdan çıkıp merdivenlerden aşağı indiğimde nefis kokular çoktan her yeri sarmıştı. Anlaşılan serap teyze yine iş başındaydı.
Her zamanki gibi mutfak masasına geçtim. "Günaydın." Serap teyze bana doğru döndü. Yüzünde sıcak bir gülümseme vardı.
Yanağımı sıkarken homurdanmadan edemedim. "Günaydın Eflal kızım. Gördüğüme göre bugün erkencisin." Önüme portakal suyu ve çatal bıçak indirdi. Dilimlenmiş ekmek sepetini ardından da omlet ve krepleri indirdi.
"Ellerine sağlık serap teyze. Nefis gözüküyorlar, sen bir tanesin." Dün akşam olanlardan sonra ne kadar iştahım kaçmış olsa da Serap teyze'yi kıramazdım. Önüme çeşit çeşit kahvaltılıkları koyarken ben ise sadece portakal suyu yudumluyordum.
Omleti yerken bir ağızdan da konuşarak "Bugün hiçbir şey benim moralimi bozamaz." Diye konuştum.
Serap teyze bulaşıkları yerleştirirken duraksadı. Bana ışıltılı bir gülümsemeyle baktı. "Ne o bakayım? Aklında neler var?" Omuz silkmekle yetinirken oturduğum yerde geriye yaslandım.
"Annem ile babam çıktılar mı?" Sesim sıradan ve kayıtsızdı. Bildiğim bir sorunun her zamanki yanıtını alacaktım çünkü.
Çilli suratı hafif seğirdi. "Sabah çıktılar kızım. Portakal suyu ister misin?" Başımı nazikçe iki yana salladım.
"Bu kadar kafi serap teyze." Sesim uzaklardan gelen bir nakarat gibiydi. Bana bir bardak su indirip işine kaldığı yerden devam etti.
"Nereye gittiler? Çıkarlarken sana bir şey söylediler mi?" Yani en azından söylemelerini umuyordum. Yoksa burada merak etmekten başka bir şey yapamayacaktım. Serap teyze temiz tabakları büyük bir titizlikle mutfak dolaplarına yerleştirirken sonunda bana dönebildi.
"Annen ile babanın işi varmış Eflal bana pek bir şey söylemediler." Suyumdan son bir yudum alıp ayağa kalktım. Ne için çıkmış olabilirler diye düşünürken odama çıktım. Aklımdaki soru işaretleri çoğaldıkça çoğalıyordu ve bundan hiç memnun değildim. Aklıma annemi arama fikri geldi. Sahi neden aramıyordum? Komodinin üstünden telefonumu alıp annemin numarasını tuşlayıp cevaplamasını bekledim. Annem kısa süre içinde açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TERSİNE
Novela Juvenilİstediğim herşeyin tersine olduğu bir hayat... Bir şeyleri değiştirme vakti geldi. Birileri beni yakalamak istiyor. Yoksa ben bir canavarmıyım? Bir kılığa girdim, hayatımın en güzel ve en yanlış seçimini yaptım. O bir kalpsiz, o bir ruhsuz. Peki...