Sabah o uykulu halimle sınıfa nasıl geldim hatırlamıyorum bile. Başımı sıraya koymuş uyurken birinin bana seslendiğini duydum. Kafamı kaldırıp etrafa baktığımda Kai'nin sınıfımın kapısında beklediğini gördüm. Elimle gel işareti yaptım, tedirgin bir şekilde sınıfa girip yanıma geldi ve oturdu.
"Bir şey mi oldu? Neden yeni sınıfına gitmedin?" Diye sordum.
Derin nefes aldı.
"Bir anda yeni öğrenci olarak girmeye utandım." Dedi.
Gülümsedim.
"Çok tatlısın, seninle gelmemi istiyorsun dimi?"
Başını aşağı yukarı salladı.
Bileğinden tutup çektim ve sınıftan çıktık. Uzun koridoru yürüyüp bir kaç basamak indik ve sınıf kapısına geldik.
"Endişelenecek bir şey yok, hadi sınıfına gir."
Kai somurtkan bir suratla cevap verdi.
"Ama içeri girince herkes bana bakacak ve kim olduğumu soracaklar... Hepsine nasıl anlatacağım...?"
Bir elimi yanağına koyup sıktım.
"Hadi ama Kai, o kadarda zor değil, ders başlayacak geç kalıyoruz..."
Kai ağzını cevap vermek için açtığı anda arkamızdan kalın bir ses duyup korktuk.
"Burada ne yapıyorsunuz çocuklar...?"
Arkamızı dönüp uzun ingilizce hocasına baktık.
"Eeee şey... Kai sınıfa yeni geldi."
Hoca Kai'ye baktı, zar zor gülümsemeye çalıştı.
"Peki senin burada ne işin var Choi Soobin?"
Biraz güldüm.
"Haklısınız ben sınıfıma gideyim, iyi şanslar Ningning..."
Kai güldü.
"Ningning." Dedi.
Hızlı adımlarla oradan uzaklaştım ve geri sınıfıma döndüm. Sınıfa girince matematik hocası ile göz göze geldik...
°
"Alt tarafı sınıfa geç gittim, bu kadar azarlamaya ne gerek vardı!?"
Kai gülümseyerek dinliyordu.
"Chin-sun hocayı biliyorsun, bir saniye bile olsa sınıfa ondan sonra girenleri azarlıyor. Gıcık."
Sondaki kelimeye kahkaha attım. Kai'yi anlatıyordu.
Gülmem durunca Kai'ye baktım.
"Eeee yeni sınıfını sevdin mi?"
Kai başını aşağı yukarı salladı.
"Evet, bir sürü arkadaşım oldu."
Tekrar gülmeye çalıştım.
"Yeni arkadaşlar... Kim onlar?"
...ᘛ⁐̤ᕐᐷ