5. Bölüm

774 64 61
                                    

Çarşamba gününün akşamındaydık. Antrenmanlar devam ediyordu fakat birkaç saat önce bugünün antrenmanı bitmişti.

Dün askerlere yüzme antrenmanı yaptırmıştık bugün ise parkur. Askerlerin çoğu yüzme biliyordu, abim de dahil. Fakat bilmeyen birkaç asker boğulma tehlikesi yaşadı ve her seferinde onları kurtarmak için suya atlamak zorunda kaldım.

Bugün ise parkurda elli metre koşu, dikenli tellerin altından geçme, tırmanma ve son olarak karşılarındaki yapay insan görünümlü kum torbalarını yanlarındaki tüfekle kafalarından vurma vardı. Askerleri en çok zorlayan dikenli teller ve nişan alma olmuştu. Birkaç kişiye nişan almayı bile öğretmiştim.

Abim Steve, dikenli tellerin altından geçerken Gilmore Hodge onun olduğu bölgedeki telleri tutan tahta ayağı kırıp abimin geçmesini engelledi. Ona bağırıp bu hareketinin seçimlerde etkili olacağını söyledim.

Gilmore tam bir zorbaydı ve süper asker serumu ona göre değildi. Fakat yine de güçlü ve kuvvetli olduğu için albay onu seçmeyi düşünüyordu.

Doktor Erskine ise benim ile aynı fikirdeydi.
Bana sorarsanız büyük güç büyük sorumluluk getirirdi ve Gilmore bu sorumluluğu alamazdı.

Antrenmanlar bittikten sonra kendimi aç hissetmediğim için diğerleri ile yemeğe gitmedim. Bir süre odamda vakit geçirdikten sonra geceye doğru laboratuvara, Howard ile vakit geçirmeye gittim.

Howard bir süredir yoğundu. Gerçi onun her zamanki haliydi. Ben ise bu süper asker olayı yüzünden yoğundum. Fuardan beri görüşememiştim ve onu çok özlemiştim.

Laboratuvarın kapısını sessizce açtım. Howard arkası dönük bir şekilde garip birkaç deney tüpünün önündeydi ve gayet odaklanmış görünüyordu.

Yavaş yavaş arkasından yaklaşıp, "Bö!" diye korkuttum onu. Yerinden sıçrayıp arkasına döndü.

"Elora! Amacın ne kızım?" dedi. Derin derin nefes alıyordu.

Onu korkutmayı seviyordum ve arada korkutuyordum da. Howard çok çabuk düşüncelerine dalabiliyordu ve benim tükenmeyen enerjim bazen onu yorabiliyordu.

"Seni özledim bi uğrayayım dedim." dedim. Ceketimi çıkartıp kapının yanındaki askılığa astım ve yanımda sürekli taşıdığım silahımı masanın üstüne bıraktım.

Arkasında duran deney tüplerine baktım. İçlerinde renkli sıvılar vardı ve yanlarında ise birkaç iğne vardı.

"Şimdi de makinaları bırakıp biyoteknolojiyle falan mı uğraşıyorsun?" diye sordum. Merakla deney tüplerine doğru uzanmıştım ki Howard elime bir tane geçirip almamı engelledi.

"Hop! Sakın eldivensiz dokunma onlara. Canına mı susadın sen? Ne yapacağım ben senin bu merakını ya Elora. Rahmetli babamın çok güzel bir sözü vardı. 'Fazla merak göte yarrak' derdi." dedi. Babasının bu kadar edepsiz olduğunu bilmiyordum ve sanmıyordum da.

Dediği sözle kıkırdadım ve konuşmaya devam etti, "Ayrıca asla makinaları bırakmam onlar benim aşklarım. Sadece doktor ile bu aralar fazla vakit geçiriyoruz ve yeni bir serum üzerinde çalışıyoruz." dedi. Yine ne serumuydu bu?

Doktor Erskine çok zeki bir bilim adamıydı. Howard çok zeki bir makina mühendisiydi ama aynı zamanda boş zamanlarında biyoteknoloji ile de uğraşıyordu. Bu konuda kendini geliştirmesi beni mutlu etmişti.

"Ne serumuymuş bu yine? Daha süper asker serumu bitmedi bir rahat durun." dedim ama dinlemeden deney tüplerine dönüp konuşmaya başladı.

"Bu serum aslında süper asker serumuna benzer ama çok farklı. Bu deney hayvanlar için. Biliyorsun kedigiller "Felis" adlı ortak atadan gelir. Bu yüzden genlerinde benzerlikler var. Şu halk arasındaki, 'kediler, aslanların akrabasıdır.' muhabbetinden bahsediyorum. Peki ya bir kedinin boyutunu ve görüntüsünü değiştirmeden, bir aslan kuvvetinde ve özelliklerinde yapmak mümkün olsaydı?" diye sordu.

Demir Aşk 🎞️ Tony StarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin