8. Bölüm

707 64 65
                                    

Bir şeyler hissetmeyeli kaç gün olmuştu? Ya da kaç ay?

Üç? Beş? On?

Gözlerimi yavaşça araladığımda karanlık bir odada ve oldukça rahatsız bir yatakta yatıyordum. Neredeydim ve buraya nasıl gelmiştim hatırlamıyordum.

Vücudumu oynatmak canımı fena derecede acıtıyordu. Karanlık odada etrafıma bakınmaya çalıştım.

Boynumda bir boyunluk vardı ve bir hastane kıyafeti giyiyordum.

Çığlık atmalı mıydım bilmiyordum. Hareket etmekte zorlanıyordum bu yüzden neler yaşadığımı hatırlamak için beynimi zorlamaya başladım.

En son yaşadığım şeyler başıma fena halde acıtan bir baş ağrısı ile bir şimşek çakarcasına geri geldi.

Trenden düşüşüm, abimin adımı haykırışı ve tarifsiz bir acı...

İyi de, ben nasıl ölmemiştim? Şu an neredeydim ve beni kim kurtarmıştı?

Abim geri gelip beni kurtarmış mıydı yoksa başka birisinin eline mi düşmüştüm?

Abim Steve, benim için geri dönmüştür değil mi? Öldüğümü düşünsede son bir umutla benim için dönmüştür...

Bir süre daha bu düşünceler kafamı meşgul ederken karanlık oda gıcırtılı bir kapının aralanması ile aydınlandı.

Odada tek bir yatak vardı. Duvarlar beyazdı ve yanımda tıbbi malzemeler vardı.

İçeri giren üç adam bana doğru yaklaşmaya başladılar.

İngilizce konuşuyorlardı fakat bir adamın aksanı alman aksanıydı. Diğerlerinin aksanında ise rusluk sezmiştim.

Alman aksanlı sarışın kısa boylu ve orta yaşlı hafif tombul adam başıma geldiğinde pis pis gülümseyerek, "Günaydın, benim tatlı küçük deney farem." dedi.

Neyden bahsettiğini anlamamıştım. Ona kaşlarımı çatıp "Ne diyorsun?" dercesine baktım.

"HYDRA üssümüzü basıp isyan çıkartan Amerikan ajanlarından birisin demek..." dedi.

HYDRA'nın elinde miydim? İşte şimdi bitmiştim.
Ne trenden düştüğümde ne de o uyuz kedi beni ısırdığında tam olarak bitmiştim ama bu sefer bu alman piçler rahmetli anamdan emdiğim sütü burnumdan getirirlerdi.

"Neredeyim ben? Ne zamandır buradayım? Siz kimsiniz?" diye peş peşe sorular sormaya başladım yattığım yerden.

Diğer iki uzun boylu rus adamlar bize bakıp sırıtmakla yetiniyorlardı.

Alman adam, "Ben Edward Mayer. Johann ortalıktan gittikten sonraki HYDRA'nın yeni lideriyim. Yeni üssümüzdesin ve tam bir buçuk aydır baygınsın. Nasıl bir deli kuvveti varsa arkadaşın da sen de ölmediniz." dedi.

Bucky ölmedi mi? O neredeydi ve ona ne yapmıştı bunlar?

"Bucky! Bucky nerede ona ne yaptınız?" diye sordum.

Edward küstahça güldü ve yanaklarımı iki yandan tek eliyle sıkarak konuşmamı engelledi.

"Çok soru soruyorsun. Seninle işimiz bittiğinde bizim iznimiz olmadan nefes dahi alamayacaksın orası ayrı." dedi.

İşimiz bittiğinde derken? Bana ne yapacaklardı? Aklımda çok soru vardı cevaplanmamış.

Buradan nasıl kaçacaktım en küçük bir fikrim bile yoktu.

Edward'ın elini tutup bükmek istedim ama tüm kemiklerm ağrıyordu. Düştükten sonra ne kadar kemiklerim iyileşmiş olsa da uzun süredir hareketsizdim ve canım yanıyordu.

Demir Aşk 🎞️ Tony StarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin