19. Bölüm

608 53 121
                                    

Orta yaşlardaki adam, "On beş tam tur! Şikayet istemiyorum, hepiniz koşacaksınız." dedi ağzındaki düdüğünü çalmadan önce. Bu sözler, bana eski zamanları hatırlatmıştı. Ah, Yüzbaşı Rogers! Ne hallere düştün! Tabi eskiden koşan değil, emirleri veren bendim.

Sınıftan homurtular ve fısıltı tonunda küfür sesleri yükseldi. Herkes sağa döndü ve geniş okul bahçesinde, okul binasının çevresinde dağınık bir sıra halinde koşmaya başladı. Bazı kişiler arkadaşıyla sohbet ederek ikişerli, bazıları ise tek başına koşuyordu.

Benim için koşu sorun değildi, hatta beni salsalar Rusya'ya kadar da koşardım. Tabi, Amerika ve Rusya arasındaki okyanus sorunsalını saymazsak. Neyse ki, yüzmeyi seven bir kediydim.

Yanımda koşan Peter, "Bizim beden eğitimi dersleri de böyle işte! Çok sıkıcılar ve asla bir şey öğrenemezsin. Öğretmenler genelde ders işlemek yerine voleybol oynayan kızların kalçalarına falan bakar."

Bir yandan tempolu koşarken Peter'a cevap verdim, "Benim zamanımda, beden eğitimi gibi dersler hiç böyle değildi. Elli tur koşsak bile şikayet etmezdik. Şunlara bak," bakışlarımla bizimle birlikte koşan sınıf arkadaşlarımızı işaret ettim "daha ikinci turdan ağaçtan düşen armut gibi ezik büzük oldular."

Sınıftakilerden bazıları, nefes nefese kalmış ve köşede yere oturmuşlardı. Bazıları ise koşu hızlarını düşürüp, yürümeye başlamışlardı. Eğer okuduğum askeri lisede bunu yapsaydık, öğretmenler on tur daha koştururdu. Peter arkasını dönüp, bahsettiğim kişilere baktı ve kendi kendine kıkırdadı.

Bugün okula gelen Amaya ise koşmak yerine, bankta oturmuş bizi izliyordu. Özellikle bana "öldürücü" bakışlar atıyordu. Sanki elinden -en azından kırık olmayanından- bir şey gelecekmiş gibi.

Bileği ve eli alçıya alınmıştı ve iyice mızmızlaşmıştı. Okula geldiğinden beri tek yaptığı, sinir bozucu derecede ince sesiyle sevgilisine naz yapmak, her şeye memnuniyetsiz davranmaktı.

Gören de kalça kemiğini kırdım sanar! Bir görevde yaşamıştım, iğrenç bir acı gerçekten. Dövüştüğüm düşmanın da güçleri vardı ve beni havaya kaldırıp, yere yapıştırıdığında yükselen "çat" sesini asla unutamayacağım.

Tabi, benim kalçaları da hafife almamak gerekiyor. Beni fırtlattığı fayans da kalçamın altında paramparça olmuştu. Ah, bir de Tony kıymetini bilse!

Isınma koşusunun sekizinci turundan beri yanımda koşan Joe'nun da sevgilisinden aşağı kalır yanı yoktu. Uyuz uyuz bakışlar atarak, koşarken bilerek bana çarpıyordu. Tabi, olan ona oluyordu. Bana her çarptığında savrularak benden uzaklaşıyordu ama yine de pes etmeyerek bana çarpmaya devam ediyordu.

Tekrar denemek için yaklaştı, omzuyla bana sert bir şekilde çarptı. Sendeleyip, Peter'a çarpmam gerektiği yerde Joe; sert omzumdan geri sekip, tökezledi. Son anda ayakta kalıp koşmaya devam etti ve ben hiç istifimi bozmadım.

Birkez daha çarpmak için sinsi bir şekilde yaklaştığında sabrım taştı. Bacağımı hafifçe çelme takmak amacıyla yana uzattım. Ayağıma takılan Joe, yüz üstü yere çakıldı. Üstüne bir de yetmezmiş gibi, arkasında koşan kişi de onun ani düşüşünün farkına varamayıp, üstünden onu ezerek geçti.

Sanki ben bir şey yapmamışım gibi, koşmaya devam ettim. Amaya, düşen sevgilisini görünce koşarak yanına geldi ve kırık olmayan eliyle onu kaldırdı. Joe'nun suratı, kan içindeydi. Burnu ve dudağından akan kanlar, hem bahçenin asfaltına bulaşmış, hem de yüzünden beyaz tişörtüne doğru akıyordu.

Telaşlanan Amaya bağırarak, "Bunun cezasını çekeceksin, Eleanor!" dedi ve sevgilisiyle birlikte hızlı adımlarla revire gitmek için okul binasından içeri girdiler.

Demir Aşk 🎞️ Tony StarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin