Abel, Tom'a yazmadan 5 ay önce.
Sınır Bölgesi.Zamanlı bir ok, zamansız bir okdan daha az acıtır. Okun nereden geleceğini bilse insan, o kadar acı hissetmez. Kendini hazırlar belki de kaçar, lakin okun nereden geldiğini bilmediği zamansız bir anda bedene saplanan ok, hem organları yok eder hem de duyguları. Okun saplandığı yer bir zehir gibi vücuda yayılırken insanın ilk oku mu düşüneceği yoksa okun geldiği yeri mi düşeneceği bir muamma olarak kalır.
Ölenle ölünmez lakin, ölümle ölünür.
Issız gecenin tonu her zamankinden daha da farklıydı, öncekiler gibi karanlığın binbir tonunu benimsemiş bir hava yoktu gökyüzünde. Sanki gökyüzü bugün mutluydu, bir giysi giymiş, siyah ile maviyi karıştırmıştı. Bir takı gibi yıldızları üzerine serpiştirmiş, ayı ise en gözdesi yapmıştı. Bu hava belki de umut havası olmakla beraber sevinç havası olmuştu. Lakin bu havanın coşkusunu hissetmeyen tek kişi vardı.
Havada bir yumruk sesi daha yayıldı, sonra ise bir bağırış ve ifadesiz duran bir surat. Haftalar boyu süren bu döngü artık yaşayanları bıktırmıştı.
Ağzından kanlar fışkıran Tom yüzünü buruştursada acısını dışarıya belli etmemeye çalıştı, ölürse ölürdü, ama eğer acısını belli ederse asıl kaybediş tam o anda olurdu. Elleri haftalardır zincirlenmekten kanamış, asılı kollarından akan kanlar kurumuştu. Patlamış dudaklarının acısı ona bir yandan da acı verirken bir yandan da akan kanların yere düşüş sesleri kulağında yankılanıyordu.
''Konuş.'' Dedi, karşıdaki adam. Elleri vurmaktan kızarsada Tom ağzını açıp tek bir kelime bile etmemiş onu sinirden deli etmişti. Tom, yana yatmış yüzüyle alayla sırıttı ve bakışlarını yeniden adama çevirdi.
''Sen konuşmazsan sevdiklerini konuştururum.'' Dedi anlamsız bir tehditle. Tom yeniden ona bomboş baktığında adamın morali bozulmuş istediği tepkiyi alamamanın verdiği kararsızlıkla ona bir yumruk daha savurmuştu.
''Yeme beni.'' Dedi adam. ''Sussan Hasd, o kim oluyor o zaman?''
''Nereden bileyim, bir tane insan yavrusu. Hiçkimse.'' Dedi Tom. Adam bir kahkaha daha attı ama Tom onun aksine dedikleri ile düşünceleri tamamen aynıydı.
''Hiçkimse öyle mi? Senin yalandan sevdiklerini değil de seni sevenleri konuşalım o zaman.'' Demesiyle Tom'un gözleri adama çevrildi. Kan çanağına dönmüş gözleri harlanmış ateşi andırıyordu. ''Abel Barnaby gibi mesela, lisede senin sevdiğin ve karşılıksız olmayan aşkın.''
Eğer kaynarsular başımdan aşağıya döküldü deyimi gerçek olsaydı, tam şu an gerçek olurdu.
''Kapa çeneni.'' Diye fısıldadı Tom. Adamın eline geçen bilgiler onu oldukça şaşırtsa da özel hayatını ülkesinden daha önemli göremezdi.
''Kıza adım atmadın, neden mi? Çünkü babası bir numaralı aranan vatan hainiydi. Değil mi?'' Dedi, yeniden. Tom, ellerini sıkıca sıktı ve dişlerini gıcırdattı.
''Onun babası, şu an seni dövdüren kişi. Biliyorsun değil mi?'' Dediğinde Tom bu haberi bildiğini gizleyemeden gözlerini sıkıca kapattı. Her şeyi duymak isterdi ama bu konuyu istemezdi. Bu konu, bir bıçak yarasından daha derin, bir ateşten daha hardı.
''Biliyorsun.'' Dedi adam sırıtarak. ''Kızı uzaktan izleyerek, yalandan on yıl sevgili yaparak onu unutacağını mı sandın? Peki, şu an ölmek üzeresin Tom, söylemeyecek misin kızı sevdiğini? Söylemeyecek misin onun aşkını bildiğini. Son kez soruyorum asker, söylemeyecek misin her şeyi o kız için yaptığını.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
soldier| Tom H.
FanfictionSıradan ülkesini savunmak için savaşan bir asker olan Tom Holland, telefonuna gelen bilinmez bir mesajla kendini asıl savaşın içinde bulur. 11: hadi her çatışmanı anlarım da. 11: niye kalbime de savaş başlattın! başlama tarihi: