4

689 63 20
                                    

Felix'le tanışmalarından sonra o gece özel hiçbir şey yapmamışlardı. Odalarına çekilip saatlerle sohbet etmiş ardından da uzun ve derin bir uyku çekmişlerdi. 

Sabah kapıları şiddetli bir şekilde tıklanana kadar her şey çok iyi gidiyordu. Hyunjin mızmızlanarak gözlerini açtı. Kapı neredeyse kırılacaktı. 

Jeongin daha derin uyuduğu için yerinden kıpırdansa da tamamen uyanmamıştı. Hyunjin yerinden kalktı, kapıya hızla ulaşıp bir çekişte, sertçe açtı. Önünde duran Changbin'e baktıktan sonra tek kaşını sorarcasına kaldırdı. "Kahvaltı yapıyoruz. Chan sizi uyandırmamı söyledi. 10 dakika sonra başlıyor." Hyunjin sinirlenmişti, fakat kendini dizginledi. İlk günden problem yaratmak istemiyordu. 

"Ne oluyor?" Jeongin'in uykulu sesi kısık çıksa da Hyunjin'in duyması için yeteri kadar yüksekti. Başını salladı Hyunjin ve hemen kapıyı kapattı. 

"Kapıyı kırdı hayvan" sinirle söylendi ve geri dönerek hızlıca yatağını toplamaya başladı. "Kalk, 10 dakika sonra kahvaltı başlıyormuş." Jeongin 10 dakika kaldığını duyunca telaşlandı.

Olabildiğince hızlı şekilde yatağını toplayıp Chan'in dün gece onlara verdiği takım elbiseyi giydi. Hyunjin de aynısını Jeongin'in hemen ardından yapmıştı. 

Giydikleri takımlar diğerlerinin giydiklerinden farklıydı. Jeongin'in giydiği siyah takım elbise beline takılan kemerle süslenmiş ve diğerlerinden farklı görünmesini sağlamıştı. İnce beli sıkıca bağlanan kemerle göz önüne çıkmıştı. Hyunjin ise siyah balıkçı yaka kazağın üstüne beyaz gömlek giymiş, üzerine siyah trençkot almış, taktığı kravatı sıkmadan bırakmıştı. 

Giydikleri kıyafetler ikisinin de hoşuna gitmişti. Kendilerini incelemeye fırsatları olmadan apar topar hazır olup odadan fırladılar. 

Kahvaltı yapmak için yemek odasına geldiklerinde tüm gözler onlara çevrilmişti. İkisi de oldukça özgüvenli görünüyorlardı. Dün bunu birlikte konuşup karar vermişlerdi. Kimseye kendilerini ezdirmeyecek, her şeye rağmen dik duracaklardı. 

Yemek masasına oturdular ardından kendi tabaklarına birkaç şey alıp yemeye başladılar. "Yeni gelenler siz misiniz?" Duydukları sesle ikisi de aynı anda kafasını tabaktan kaldırdı. Onları karşılayan sıcak gülümseme biraz rahatlamalarını sağlamıştı. Başını salladı her ikisi de. 

"Evet. Hyunjin" Jeongini gösterip devam etti. "Jeongin" Karşılarındaki adam başını eğerek gülümsedi. "Han Jisung" birkaç dakika garip bir sessizlik çöktüğü için yeni tanıştıkları çocuk konuşmayı devam ettirdi. "Burdakilerin çoğu bir gariptir, kimseyle konuşmazlar. Daha yaşlıları görmediniz tabii. Çok daha korkunçlar." 

Hyunjin kafasını salladı ve güldü, "Sabah kapımız kırılıyordı neredeyse, anladık herkesin garip olduğunu." dudak altından mırıldansa da Jisung çoktan dediklerini duymuştu. "Kim kırdı?" Söylenenleri pek ciddiye almış olacak ki merakla sordu Jisung. 

Tam önlerindeki sandalyede oturuyordu ve iki yanı da boştu, öne doğru eğilerek kimsenin duyamayacağından emin olarak sormuştu. "Kimse kırmadı da, Changbin denilen adam çok sert vurdu kapıya. Jeongin korkarak uyandı." Sona doğru endişeli çıkmıştı sesi. 

Jeongin her şeyi dinlese de ağzı yemekle dolu olduğundan konuşmuyordu. "Changbin hyung mu? Tatlı biridir aslında. Yeni olduğunuzdan ısınamamıştır herhalde." 

Başını salladı Hyunjin. "Küçük Lee birazdan uyanır kalkalım yavaştan." Jeongin portakal suyunu bir nefeste bitirdi ve onayladı büyüğünü. "Felix'in korumasısınız demek. Changbin hyung'un neden size böyle davrandığı anlaşıldı." Kahkaha attı ve masadaki portakal suyunu alarak masadan kalktı, arkasında iki kafası karışmış ve meraklı adam bırakarak...

Bodyguard |hyunjeonglix|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin