Yolculukları tehlikesiz bir şekilde sonlanmıştı. 1 saatlik yolda Felix, Jeongin'in omzunda uyumuştu. En azından Jeongin ve Hyunjin böyle düşünüyordu. Felix'in gözleri kapalı olsa da zihni bir o kadar açıktı.
Büyük yeşillik alanda yerleşen ev şehirden pek de uzak olmayan bir mesafedeydi. Evin dört bir tarafı ağaçlarla çevrelenmişti. Ahşaptan yapılmış ev dışarıdan oldukça küçük görünüyordu. Felix bir anlığına babasının bu evi neden aldığını anlayamamıştı. Bunu düşünemeyecek kadar mutsuz ve bitkindi.
Arabayı terketmiş, eve ilerlemişlerdi. Küçük basamakları geçip kapıya vardıklarında Hyunjin kapıyı açmak için öne atıldı.
"Kolun.." Jeongin endişeyle konuşup Hyunjin'in koluna uzandı. Kurşun sıyırmış olacak ki kanayan bir yarası vardı. "Kan kaybından ölmek mi istiyorsun? Neden daha önce söylemedin?" Hyunjin'in elinden anahtarı alarak hızlıca kapıyı açtı.
İçeri girer girmez içeriden gelen yoğun odun kokusuyla karşılaştılar. "Ben pansuman yapabilirim. Daha önce çok yaptım." Felix kısık sesiyle konuştu, onay alınca banyoyu aramaya başladı. Önce mutfağın ardından yatak odasının kapısını açtı. Sonunda banyoyu bulduğunda çekmeceleri karıştırıp gerekli olan malzemeleri buldu.
Jeongin bir yandan Hyunjin'i azarlarken birlikte koltuğa geçtiler. Birkaç dakika sonra Felix gelmişti. Hala olanların etkisinde gibi görünüyordu. Hyunjin'in sağ tarafına oturarak önce getirdiği makasla üstündeki kıyafetleri kesti. Zaten ikinci kez giyilecek halde değillerdi. Çıplak kalan yarasına pansuman yapmaya başladı. Jeongin'in yardımıyla sargıyı sardı. Kan olan kolunu ıslak bezle temizleyip işini bitirdi.
Hyunjin dakikalarca onunla ilgilenen iki adamı izlemişti. Bu kadar endişeli olmaları ve yardım etmeleri tüm bedenini mutlulukla ısıtmaya yetmişti. Annesi tarafından her zaman görmek istediği ilgiyi yıllarca başkalarından beklemişti. Bu ilgiyi ilk kez hissediyordu.
"Teşekkür ederim, ikinize de." Hyunjin'in mutluluk dolu sesine karşılık ikisi de burukça gülümsedi.
"Burada ne kadar kalacağız?" Felix mor ceketinin ucunu çekiştirirken sordu.
"Etraf sakinleşene kadar. Arabada dediğimiz gibi telefonunuzu kapattınız değil mi?" Jeongin'in sorusuna karşılık Felix başını salladı.
"Üstümü değiştireceğim." Felix kıpırdanıp az önce banyodan aldığı eşyalarla birlikte oradan uzaklaştı.
Başbaşa kaldıkları an Jeongin, koluna dikkat ederek Hyunjin'e sımsıkı sarıldı. Hyunjin memnuniyetle onu kolları arasına aldı.
"Seni kaybedeceğim diye çok korktum." Jeongin başını Hyunjin'in göğsüne yaslayıp mırıldandı.
"Seni bırakmam biliyorsun." şakaya karışık söyleyip güldü Hyunjin.
"Bazen üstüne geldiğim için özür dileri-"
"Dileme," derin nefes aldı, ardından devam etti "bazen sana haketmediğin şekilde davranıyorum, haklısın."
Bir süre sarılarak sessiz kaldılar. Felix üstüne hayli bol gelen kıyafetlerle içeriye girinceye kadar birbirlerinden ayrılmadılar. Gözlerinin kızarıklığı uzaktan belli oluyordu. Onların yanında ağlamamak için kendini sıksa da gizli şekilde ağlamıştı. Korumaları bu durumu bildiğini Felix'e belli etmemeyi seçti.
"Tüm evde bir tane yatak var. Nasıl uyuyacağız?" Felix yatak odasını göstererek sordu.
Eve girer girmez oturma alanı, biraz ilerledikten sonra görünen koridorda diğer odaların kapısı vardı. Her yer retro tarzda dekore edilmişti. Eve ahşap ve kahverenginin tonları hakimdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bodyguard |hyunjeonglix|
Fiksi PenggemarYıllardır evsiz olan Hyunjin ve evden yeni atılan Jeongin'in hayatı onları bekleyen macera dolu yolculukla tamamen değişecekti. Ajan olarak görevlendirilen ikili bu macerada birçok insanla tanışacaklardı, fakat hiçbiri Felix kadar özel olmayacaktı. ...