Uyarı! Bölüm smut içerir ve birazcık uzun bir bölümdür.
Felix midesindeki ağrının verdiği rahatsızlıkla gözlerini açtı. Bugün kendine zaman ayırıp güzelce dinlenecekti. Gözlerini birkaç kez daha kırpıştırıp yatağında doğruldu. Dün gece aklına gelince yanaklarını sıcak bastı, utanç vericiydi. Onu bu durumda görmüş olmaları hoşuna gitmemişti. Güçsüz görünmekten nefret ederdi, bunun sebebi dik başlı bir karaktere sahip olmasıydı.
Saat daha erkendi, bu yüzden yavaş hareketlerle önce duşunu almış sonra rahat bir şeyler giymişti. Odadan çıktığında dünün aksine korumalar burada değildi. Daha erken olduğu için gelmediklerini düşünüp aşağı, yemek odasına indi.
Masaya geçerek her zaman oturduğu sandalyeye oturdu. Babası yoktu, gelip gelmeyeceğini düşünürken yardımcılar aklını okumuş gibi hemen soruyu cevaplamıştı. "Babanızın durumu iyi olmadığı için odasında kahvaltı yapacak." Felix başını salladı, babasına dünden beri uğramamıştı. Kendisi bu haldeyken yapamazdı da zaten. Babasının da onu görmek istediğini düşünmüyordu.
Yardımcılar sofrayı tamamlayınca Felix onlardan gitmelerini rica etmişti, birinin yemek boyunca onu izlemesi hoşuna gitmiyordu. Babası varken katlanmak zorunda olsa da şimdi değildi.
Felix yemeğini neredeyse yarılamışken içeri apar topar giren iki koruma ile sıçramıştı. "Özür dileriz." Siyah saçlı koruma girer girmez konuşmuştu. Diğeri sakince durmuş başını aşağı eğmişti.
"Neden geciktiniz?" Jeongin, bir yanındaki çocuğa bir de ona bakarak tereddütle dudaklarını araladı. "Dün içtiğimiz ve geç uyuduğumuz için sızmışız. Alarm kurmayı unutmuşuz"
Hyunjin, siyah saçlı oğlanın dediğiyle gözlerini irileştirdi ve dirseği ile onu dürttü. Jeongin büyük ihtimalle yalan söylemeyi beceremeyen biriydi.
Felix kıkırdadı, "Yemek yemediyseniz oturun, yalnızım bugün." Hyunjin sonunda konuşmaya karar vermişti. "Rahatsızlık vermeyelim, sonra yeriz." Felix karşısındaki iki sandalyeyi gösterdi, "Israr ediyorum. Hatta emrediyorum, dediğim her şeyi yapmak zorundasınız sonuçta."
İki koruma Felix'in gösterdiği kısma oturup ellerinden geldiğince nazik bir şekilde yemeye başladılar. Jeongin yerken aynı zamanda Felix'in yediklerine dikkatini ediyordu.
Her zamanki gibi yemeğiyle oynamıyor, güzelce yiyordu. Yeteri kadar yedikten sonra korumalarından daha hızlı şekilde bitirmişti yemeğini. Jeongin dolu ağzını eliyle örterek konuştu, "Sizin için bitki çayı hazırlatmamı ister misiniz? Çok iyi gelecek, inanın." Felix başını kısaca salladı, "Pekala." ,midesindeki rahatsızlığı hala hissediyordu.
"Hava çok güzel bugün." diye devam etti Felix. "Bahçeye çıkacağım, bitirince gelin." Sandalyeyi arkaya iterek yerinden kalktı. Korumaları, Felix daha odadan çıkmadan yemeğini bitirip ayaklanmıştı. Hyunjin Felix'in tam arkasında, onu takip ederken Jeongin yardımcılardan birine bitki çayı istediğini söyleyip hızlıca peşlerine düşmüştü.
Felix bahçeye çıkar çıkmaz yüzüne gelen sıcak rüzgar ile gülümsedi. Hava güneşliydi, bahçe güneşin ayması ile iç açıcı bir manzara sunuyordu. Çiçekli bahçede ilerleyip oturmak için çok sevdiği salıncağı es geçerek çimleri seçti. Hyunjin ve Jeongin'e baktığında Hyunjin'in trençkotunu çıkarmış olduğunu gördü. Güneş olsa da hava hala serindi, Felix giydiği tişörtle üşüyor bile olabilirdi.
"Bana hayatınızdan bahseder misiniz?" Sorduğu soruya Felix kendisi bile şaşırmıştı. Çocukluktan beri insanların hayatını çok merak etmişti. Annesi onu gezdirmek için dışarı çıkarınca binalardaki ışıkları izler, içeride kimlerin, hangi koşullarla yaşadığını, neler yaşadığını hayal etmeye çalışırdı. Yıllar geçse de bu huyu geçmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bodyguard |hyunjeonglix|
FanfictionYıllardır evsiz olan Hyunjin ve evden yeni atılan Jeongin'in hayatı onları bekleyen macera dolu yolculukla tamamen değişecekti. Ajan olarak görevlendirilen ikili bu macerada birçok insanla tanışacaklardı, fakat hiçbiri Felix kadar özel olmayacaktı. ...