9

468 29 3
                                    

O gün her şey normaldi. Felix korumalarıyla birlikte okula gitmiş, derslere girmiş, sözde arkadaşlarıyla vakit geçirmişti. Jeongin ve Hyunjin gün boyu uzaktan Felix'i izlemişti. Kendi aralarında normalin dışında bir şey konuşmamışlardı. Öğleden sonra Felix, dersi bittiği için arabadaki yerini hemen almıştı. Çok yorulmuştu ve enerjisi neredeyse yok denilecek kadar azdı. 

"Kahvaltınızı ve öğle yemeğinizi çok az yediniz Bay Lee. Sizi yemeğe götürmemizi ister misiniz?" Jeongin'in kendine yönlendirdiği soruyu hemen reddedecekken duraksadı, ikisiyle vakit geçirmek isterdi. "Bana eşlik edecekseniz olur." Jeongin aldığı cevaba gülümseyip ön koltuğa rahatça yaslandı.

Felix'in gözlemlediğine göre Jeongin, Hyunjin'e kıyasla daha düşünceli ve nazik bir insandı. Lokmalarına bile dikkat etmişti. Hyunjin rahatına daha düşkün, üşengeç ve umursamaz görünüyordu. Felix ikisine karşı da aynı hissleri beslediğinden emindi, fakat bunun nasıl mümkün olduğunu anlamıyordu. Hisslerinin adını koyamıyor, bu konuda çok düşünmemeye çalışıyordu. Emin olduğu tek şey ikisiyle de her dakika sevişmeye hazır olduğuydu. 

Oldukça mütevazi bir restoranın önünde durduklarında Felix şaşırmıştı. "Geçen buraya geldik. Yemeklerini çok lezzetli beğeneceğinizden eminim."

Jeongin küçük bir çocuk gibi sevinçle ellerini çırpıp arabadan indi. Burayı sevdiği açıktı.

Felix tereddüt etse de Jeongin'in açtığı kapıdan indi. Üstündekilerin burası için fazla kaçtığını düşünmeden edememişti. Deri ceketinin iki önün birleştirerek açıkta kalan bedenini kapatmaya çalıştı.

Jeongin ve Hyunjin'in ardından içeri girdi. Restoranda gözlerini gezdirdi, her yer bej ve beyaz ağırlıklıydı. İçeride çok insan yoktu, fakat içerisi samimi bir sıcaklıktaydı. Uzak bir masa seçerek oraya yerleştiler. Dolu olan diğer 3 masaya uzak, pencereye yakın bir masaydı. Felix bej ahşap sandalyeye oturdu.

Jeongin ve Hyunjin oturur oturmaz masadan bir menü aldılar. Felix'in burada, onlarla olması heyecan vericiydi.

Kendi aralarında ne sipariş edeceklerini tartışırken önlerinde oturup dikkatlice onları izleyen Felix'le gözgöze geldiler. Hızlıca kendilerini düzelttiler. "Üzgünüz, çok kaptırdık. Ne yemek istersiniz?" Jeongin konuşurken Hyunjin menüyü Felix'in önüne itti.

"Hayır, hayır. Siz seçin. Ayrıca tartışmayın ikisinden de birer tane alın. Tadına bakmak istiyorum." Felix'in nazik çıkan sesiyle ikisi de afalladı. Onu onaylayıp siparişlerini hızlıca verdiler. Kahvaltıdan sonra yemek yememişlerdi ve tüm gün ayakta dikilmek kolay değildi.

Yemekler gelir gelmez ilk önce Felix'in yemesini beklediler. Yemek için çok heyecanlı görünmüyordu. Zorla gülümseyip chopsticklerini aldı. Demirleri birbirine vurarak bir süre masadakileri inceledi. Gözüne lezzetli görünen birinden başlayıp tadına baktı. Gözleri irileşirken korumalarına hayretle baktı. "Çok lezzetli." İkisi de gururla başını salladı. Felix'in bir şeyi -özellikle yemek- beğenmesi zordu.

Felix yemeklerin hepsini oldukça beğense de çok fazla yememişti. Sabah yedikleriyle kıyasta çok olsa da yine de normalden azdı. Felix yemeğini bitirince arkaya yaslandı. Gümüş bilekliği ile oynarken gözlerini ikisinde gezdirdi. "Yarın babamın misafirleri gelecek. Akşama hazır olmalısınız. Geç bitebilir, bu akşam iyi uyuyun." Hyunjin bunu duyar duymaz karşılık verdi, "İzin verirseniz uyuyacağız." Felix ne ima ettiğini anlayınca bakışlarını kaçırdı ve konuyu çevirdi.

 "Geçen sefer doğum gününe katıldığımız adam...babamla konuşmuş. Bana söyleyince anlattım gerçekleri. Bana pek inanmasa da size dokunmayacağı konusunda söz verdi." Yutkundu, babasının ona inanmaması içine oturmuştu. Babasını her gördüğünde kalbinin ağırlaştığını hissetmiyormuş gibi bir de ona söylediği aşağılayıcı şeylerin altında eziliyordu. Kulaklarında babasının kaba sesi canlandı. "Fahişe gibi davrandığın için yanaşmıştır sana."  

"İyi misiniz?" Jeongin'in sesiyle kendine geldi. O ana kadar titrediğini bile hissetmemişti. Titreyen ellerini masanın altında saklarken gülümsedi ve başını salladı. "Özür dileriz sorun yarattıysak. Başka çözüm bulamamıştık." Felix Jeongin'in sarfettiği sözlerle kendini biraz daha iyi hissetmişti. "Sorun değil. Size borçluyum." Beni kurtardığınız için...hayır hayır, beni kurtarmak için yardım eli uzatan ilk insanlar olduğunuz için. Felix bunları tabii ki sesli şekilde söyleyememişti. 

Hesabı ödeyip eve gidene kadar Felix bir kelime bile konuşmamıştı. Eve varınca da hemen odasına geçmişti. Bunu fırsat bilen iki koruma hızlıca odalarına geçmiş günlüğü sakladıkları yerden çıkarmıştı. "Alice kim bir fikrin var mı?" Hyunjin'in sorusuna Jeongin başını iki yana sallayarak yanıt verdi. "Öğreneceğiz." Günlüğün ilk sayfasını çevirdiğinde kısık ama Hyunjin'in duyabileceği şekilde okumaya başladı. 

1998 1 Ocak

Sonunda yeni bir yıla geçtik. Bu yıl diğerlerine kıyasla her şey güzel olacak. Hissediyorum, beni gerçekten seven birini bulacağım. Hatta belki çok yakında bulurum, ne dersin? Yeni yılın ilk günü oldukça sıradan. Anneme ev işlerinde yardım ettim, babam gelmeden gizlice dışarı çıkarak gezdim. Kendim için birkaç malzeme aldım. Annemin bir portresini yapmak istiyorum. Becerebilir miyim emin değilim ancak denemeye değer. Annemle sofra hazırladık ve şimdi herkes uyuyor. Işığım kapalı, penceremden içeri sızan ay ışığıyla yazıyorum. Gözlerim gerçekten iyi görüyor sanırım. Yarın en yakın arkadaşım Eun bize gelecek. Çok heyecanlıyım, onun için leziz bir şeyler pişirmeliyim. Yarın yine burada olacağım~~

"Sanırım uzunca bir süre bu günlüğü okuyacağız." Hyunjin gözlerini devirdi, iyi bir bilgi elde edene kadar bunu okumaları gerekiyordu. 

"Sıraya bölelim 1 ayı sen, 1 ayı ben okuyayım. Önemli yerlerin fotoğrafını çekelim." Hyunjin biraz düşündükten sonra ortaya bir fikir atmıştı.  Jeongin onu onayladı. "Ama çok dikkat etmemiz gerek. Gözler bizim üzerimizde."

 Hyunjin başını sallayıp kalktı. Üstündeki kıyafetleri çıkarıp yatağına fırlatırken konuştu, "Felix'e bir şeyler oldu sanki yemek sırasında. Önce gerildi sonra titremeye başladı. Ondan sonra da hiç konuşmadı. Halbuki keyfi yerinde gibiydi."

"Farkettim." dedi Jeongin arkasına yaslanarak ve devam etti. "Arayıp sorsak mı?"

Hyunjin gözlerinin ucuyla Jeongin'e bakıp, göz devirdi. "Hayır. Bizi ilgilendirmez." Jeongin itiraz edecekken aniden Hyunjin'in söylediği şey mantıklı gelmişti. Başını sallayıp üstünü bir çırpıda çıkardı ve yatağına uzandı. Daha çok erkendi ve yemek bile yememişlerdi, buna bakmayarak çok yorgun olduğu için Jeongin uyumaya karar vermişti. Hyunjin de yemeğini yapar yapmaz yatağına geçti. Felix'in dediği gibi yarın için dirençli ve ayık olmaları gerekiyordu.

Bodyguard |hyunjeonglix|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin