Jeongin gözlerini araladığında dün gece yanında yatan sıcak beden artık yerinde yoktu. Varlığını hissetmeyince bedeninden bir ürperti geçti. Kokusunun ve sıcaklığının verdiği rahatlık iliklerine kadar öyle bir işlemişti ki şimdi boşlukta hissediyordu. Gözleri yanındaki yatağa kaydı, en azından kendini yanında güvende hissettiği bir kişi yanındaydı.
Hyunjin fazlasıyla güzel olan bir surat ifadesiyle uyumaya devam ediyordu. Saçları tamamen dağılmıştı, çıplak ve parlak bedeni yeni doğan güneş ışıklarının vurmasıyla pırıl pırıl görünüyordu. Yerinde kıpırdanarak uyumaya devam etti.
Jeongin saatin daha erken olduğunu tahmin ediyordu. Fakat daha fazla uyumak istemedi. Belki de uyurken dün geceki hissi vermeyeceğinden korktuğu içindi. Kalkarak hızlıca bir duş almıştı. Odada dün gece yaranan dağınıklığı toplamış, kıyafetlerini giymişti. Odayı toplarken bulduğu gümüş bilekliği inceledi. Kesinlikle Felix'e aitti. Kolayca görünmesi için koluna taktı. Bazen çok unutkan olabiliyordu. Odadaki hareketlenmeye Hyunjin uyanmıştı. Etrafına bir süre bakıp neler olduğunu hatırlamaya çalıştı. Beynine hücum eden anılarla gözlerini kapatarak bir süre daha yatakta kaldı.
"Bir yerin mi ağrıyor?" dedi Jeongin endişeli sesiyle. Hyunjin hızla kafasını salladı. "Hayır." yerinde doğruldu, "Açım, duş alayım da kahavltıya gidelim." Yerinden kalkacakken Jeongin ani bir kararla dudaklarını araladı, "Ne zamana kadar yaşanmamış kimi davranacağız? Biz arkadaşız Hyunjin. En azından bu konu hakkında fikrini öğrenmek isterim." Hyunjin yerinde kaskatı kesildi. Kalktığı yere yeniden sakince oturdu.
"Hangi konuda? Patronumuzla olan yasak ilişkimiz mi? Yoksa tek arkadaşımla olan.." Sona doğru sesini yükseltip kendini durdurdu. "Yaşananlar hakkında belirli bir fikrim yok tamam mı? Olunca sana da söylerim."
Hyunjin yerinden kalkıp banyoya yürürken duyduğu fısıltıyla sinirleri daha çok köpürmüştü, "Korkak.." Cevap vermedi, onu kırmak istemiyordu. Banyoya girerek kapıyı sertçe çarptı.
Jeongin gözlerini devirdi, onu beklemeyecekti. Odalarından çıkarak kahvaltı odasına girdi. Kahvaltı çoktan başlamıştı bile. Gözlerini masada gezdirdi, şanssızlıktan sadece Changbin'in yanı boştu. İstemese de mecbur oraya oturdu. Hızlıca yiyip kalkmak için tabağını doldurmaya başladı. "Dün gece hasta falan mıydınız? Garip sesler geliyordu." Changbin ağzı doluyken konuştu. Zor olsa da Jeongin ne dediğini anlamıştı. Güldü, ardından hemen gülüşünü yüzünden sildi. Endişeli bir tavır takınarak konuştu. "Hyunjin'in ateşi vardı biraz, tüm gece sayıkladı. Şimdi iyi." Changbin başını salladı. Geçmiş olsun bile dilememişti.
Biraz yedikten sonra vakit kaybetmeden yerinden kalktı. Yapması gereken şeyler vardı. Esas eve geçerek yukarı kata ilerledi. Çalışanlardan başka kimse ortalıkta görünmüyordu. Felix'in odasının önünden geçerek Kai'nin çalışma odasına girdi. Girmeden önce etrafı kolaçan etmeyi unutmamıştı. Felix'in de uyanmadığını düşünüyordu. Dün gece onu hayli yormuşlardı.
Odaya girdiğinde ilk önce hızlıca masayı kontrol etti. Geçen baktığı dosyalardan farklı bir şey bulamamıştı. Raflara ilerleyerek elini eski kitaplarda gezdirdi. Hepsini incelerken raflardan birinde bulduğu defter ilgisini çekti. Diğerleri gibi kitap olmadığından olsa gerek raftan tamamen çıkararak içini açtı.
"Alice'in günlüğü" ilk sayfada elle yazılmış yazıyı seslice okudu. Bunu burdan alırsa kimse farketmezdi. Farketse bile kim onun aldığını bilebilirdi ki. Kapının önünden gelen sesle olduğu yerde dondu. Sonu gelmişti... Paniğe kapılmamaya çalıştı, fakat çok zordu. Günlüğü elinde tutarak pencerenin önünde olan tekli koltuğun arkasına geçti. Pencere ve koltuk arasında sıkışmışken eliyle ağzını sardı. Nefesini yavaşça alıp veriyor, çıt çıkarmıyordu.
İçeriye giren iki korumanın konuşmalarını dinledi. "Bay Lee aramızdan birinin başkasına çalıştığından emin yani."
Diğeri anlamadığı bir şeyler mırıldandı. "Chan'e gözün herkesin üzerinde olsun demiş. Küçük Lee'ye bile söylemişler dikkatli olsun diye."
Dinleyen kişi ıslık çaldı, "Abartmışlar sanki. Şu yeni gelenlere baksalarmış ya."
"Bakmışlar. En çok da onları inceliyorlar dediklerine göre. Hatta Jisung sabah yemekte söyledi, Chan o ikisine yakın olmasını ve ağızlarından laf almasını istemiş. Dün gece odalarındaymış... Buldum sonunda, burdaymış." Deminden beri bulmak için tüm odayı karıştıran ikili sonunda odadan ayrıldı. Hala sohbet ediyorlardı fakat artık onlara odaklanamıyordu. Sesleri gittikçe uzaklaşmış ve kaybolmuştu.
Jeongin beynini işgal eden düşüncelerle başını salladı. Biraz daha orada kaldıktan sonra günlüğü de alarak odadan ayrıldı. Günlüğü odalarına nasıl götürebilir diye düşünürken telefonunu kurcaladı. Felix'in uyanmasına çok az bir süre kalmıştı. Hızlıca Hyunjin'i aradı, birkaç çalış sonrası açılmıştı.
"Bir günlük buldum. Odamıza götür ve sakla. Ayrıca gözleri bizim üzerimizdeymiş, dikkatli ol. Havuzda buluşalım." Hyunjin onaylar onaylamaz günlüğü ceketine saklayarak havuza indi. Hyunjin biraz sonra gelmişti. Günlüğü gizlice Hyunjin'e verip Felix'in odasına ilk o çıktı. Hyunjin biraz gecikse sorun olmazdı diye düşündü.
Odanın kapısını nazikçe tıklattığında içeriden kulaklarını dolduran güzel ses duyuldu. "İçeri gelin." Muhtemelen Hyunjin'in de burda olduğunu düşünüyordu. Jeongin içeri adımladığında gördüğü manzara ile nefesi kesildi. Giydiği siyah kot pantolonunun üzerinde hiçbir şey yoktu. Onu birden fazla kez tamamen çıplak görmüş olsa da bu görüntü onu fazlasıyla etkilemişti.
"Ne giyeceğimi bulamıyorum." Felix'den çıkabilecek en ince sesle konuşmuştu. "Yardım eder misin? Ayrıca Hyunjin nerede?"
"Parfüm sıkmayı unutmuş, odaya geri döndü.Gelir şimdi." dedi Jeongin, Felix'in önünde dikildiği dolaba yaklaşırken. Kıyafetlerinde parmaklarını gezdirip bulduğu deri bir ceket çıkardı. Onu diğer eline alırken, siyah transparan crop bir tişört çıkarmıştı. Felix korumasının elindekileri alarak teşekkür etti. Birbirlerine oldukça yakınlardı.
Jeongin, Felix'in perçemlerini gözünden iterek parmağını yanağına indirdi. Küçük yüzünü kavrayan elini boynu ve yanağı arasında bir yere sabitleyip gözlerine baktı. Felix parmak uçlarına yükselerek Jeongin'in dudaklarına kısa bir öpücük bıraktı. Ne yaptığının farkına sonradan varıp hızlıca geri çekildi. "Giyineceğim, çıkabilirsin." Hala yakınlaşmaları ona garip geliyordu. Hiç alışamamıştı. Aralarında duygusal olarak hiçbir şey yoktu. Bu Felix'in canını çok sıkıyordu. Onlara yakın olmak, tanımak istiyordu.
Jeongin odadan çıkınca Hyunjin'le burun buruna gelmişti. "Gizledin mi iyice?" Hyunjin'in bile zar zor duyabildiği bir fısıltıyla konuştu.
Hyunjin başını salladı "Odasında ne arıyordun?"
"Kendi çağırdı. Kıyafet seçmesine yardım ettim. Daha önemli bir konu var." Hyunjin'i kolundan tutarak kenara çekti ve az önce yaşananların hepsini detaylarıyla anlatmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bodyguard |hyunjeonglix|
FanfictionYıllardır evsiz olan Hyunjin ve evden yeni atılan Jeongin'in hayatı onları bekleyen macera dolu yolculukla tamamen değişecekti. Ajan olarak görevlendirilen ikili bu macerada birçok insanla tanışacaklardı, fakat hiçbiri Felix kadar özel olmayacaktı. ...