5

595 55 13
                                    

Lavaboda yaşananlardan sonra Hyunjin ve Jeongin birbirleriyle konuşmamıştı. Göz teması kurmaktan bile çekiniyorlardı. 

Onların aksine Felix yemek boyunca keyifliydi, Seungmin'le konuşup gülmüştü. Kimsenin bilmediği bir şey vardı, o da Felix'in, iki korumasını aklından çıkaramadığı gerçeğiydi. Onlara bakmamak ve arkadaşıyla olan sohbete odaklanmak için elinden geleni yapıyordu. 

Seungmin biraz sonra gitmesi gerektiğini söyleyip ayaklanmıştı. Felix de onunla beraber kalkmış korumaları umursamadan restorandan çıkmıştı. Zaten peşinden geleceklerini biliyordu. Beklediği gibi de olmuştu, Felix Seungmin'le vedalaşırken korumaları arabayı hazırlamıştı. 

Seungmin arabasıyla uzaklaşırken Felix de onun için kapıyı açmış Jeongin'e doğru yürüdü. Kısa bir göz teması kurup arabaya yerleşti. Bugün hayli yorulmuştu, şuan tek dileği yatağında rahatça uzanabilmekti. Yol boyunca kimse konuşmamıştı. Araba o kadar sessizdi ki üçünün de nefes alışları duyuluyordu. 

Akşam yemeğine daha vardı, bu yüzden Felix dinlenmek için hemen odasına çekilmişti. İki koruması da kendi odalarının olduğu kısma geçmişti. Korumaların kısmına geçer geçmez Chan onları karşıladı, "Tam da akşam yemeği yiyorduk, şanslısınız." Hyunjin ve Jeongin sonunda yemek yiyecekleri için sevinmişlerdi. 

Yemek odasına ilerlediler, görünürde kimse yoktu. Sabah oturdukları sandalyelere kurulup diğerlerini beklemeye başladılar. Çok geçmeden herkes toplanmıştı zaten. 

Sessiz geçen yemekten sonra biraz rahatlamak için odalarına çekilmişlerdi. Yemekte onlarla kimse konuşmamıştı, Changbin'in itici bakışlarıyla yemeklerini hızlıca sonlandırmışlardı. Chan gece ortak salonda birkaç kişi eğleneceklerini, işleri biterse gelmelerini söylemişti. Eğlenceli olabilirdi, fakat işlerinin biteceğini düşünmüyorlardı. Odaya girer girmez Hyunjin trençkotunu çıkardı, içerisi olukça sıcaktı.

"Gece gidecek miyiz?" Jeongin'in sorduğu soruyu ilk önce anlamadı Hyunjin. Çatık kaşlarıyla ona bakıp birkaç saniye sonra Chan'in teklifinden bahsettiğini anladı. "Felix erken uyursa katılırız." Restoranda olanlardan sonra ilk konuşmalarıydı. Sonra yine sessizlik çökmüştü. 

Yaklaşık yarım saat sonra Lee'lerin yemek odasında kapıda ikisi de kimseyle göz teması kurmadan dikiliyordu. Bay Lee odaya girer girmez söylenmeye başlamıştı. 

"Kahvaltı etmemek de ne oluyor? Bir daha seni bu masada görmezsem sonu çok kötü bitecek Felix. Dersten de erken ayrılmışsın.." cümlesini tamamlamadan derin bir nefes aldı yaşlı adam.

İki koruma da şaşırmıştı, onunla tanıştıklarında bu kadar sert görünmüyordu. Böyle basit ve küçük bir konu için oğlunu bu kadar darlaması bunaltıcı olmalıydı. 

Felix söylenenleri umursamadan yemeğiyle oynamaya devam etti. Küçük küçük lokmalar yiyor, dakikalarca tabağıyla oynuyordu. Babası konuşmak için tekrar dudaklarını aralamışken aniden öksürmeye başlamıştı. Şiddetli öksürüklerinin arasından Felix'e bir şeyler mırıldanınca kısa oğlan telaşlanarak yerinden doğruldu. 

"Çalışma odasında ilaç var. Kırmızı kutu, getirin çabuk." Jeongin koşarak çalışma odasına çıktığında Hyunjin masaya yaklaşarak Felix'i sakinleştirmeye çalışıyordu. Ellerini, titreyen küçük ellerin üstüne koyarak babasının yakasını açmaya çalışan çocuğu uzaklaştırdı. Kendisi sakin ama hızlı bir şekilde yaşlı adamın yakasını açmıştı. 

Jeongin çalışma odasına girer girmez masaya dönmüş telaşla masada ellerini gezdirmeye, dosyaların altına, çekmecelere bakmaya başlamıştı. Kırmızı kutuyu masanın küçük çekmecesinde bulunca gururla gülümsedi. İlacı cebine koyarken masada duran kağıtlar gözüne ilişti. İşine yarayabilirdi, buraya casus olarak geldiğini bazen tamamen unutuyordu.

Bodyguard |hyunjeonglix|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin